|
|||||||||||||
|
|
Eb-Ül-İz'in Robot AdamlarıSelçuklu Sultanı Alpaslan'ın 1071 yılında Bizans İmparatoru Romanos Diogenes'i Malazgirt'te yenmesi ile Selçuklu boylarına Anadolu kapıları açılmıştı. Doğudan batıya, kuzeyden güneye doğru dalga dalga akan Selçuklu boyları beraberlerinde getirdikleri teknik ve kültür ile fethettikleri yerlerdeki teknik ve kültürleri karşılaştırarak yepyeni bir teknik ve uygarlık yaratıyorlardı. Türkler kendilerine yeni vatan olarak seçtikleri Anadolu'nun her köşesine bu yepyeni uygarlık ve teknolojiyi götürüyorlardı. Eskimiş Bizans kültür ve teknolojisi yerine Selçukluların kültür ve teknolojisi yükselmeye başlamıştı. Türk boylarının bir kısmı İran üzerinden batıya doğru Anadolu'nun ortasına kadar gelip Konya'yı başkent yaparken; Artuk Bey kumandası altındaki diğer bir Selçuklu boyu Anadolu'nun güneyine doğru akıyordu. Güney Anadolu'yu tamamen fetheden Selçuklular, "Artukoğulları" adı altında bir devlet kuruyorlar ve 1183 yılında da Diyarbakır'ı başkent yapıyorlardı. Diyarbakır, hem güneye hem doğuya ve hem de batıya giden yolların ortasında olduğundan, o tarihte çok önemli bir kültür ve teknik merkezi görevi de yapıyordu. Artuk sultanları çağın en ünlü bilginlerini saraylarına davet etmişler; bilim ve teknolojideki buluşlarını ortaya koyabilmeleri için onlara bütün imkânları tanımışlardı. Hemen hatırlatalım ki, yine 1183 yılında Avrupa'da Engizisyon Mahkemeleri kuruluyor ve çağın bilginleri, dine karşı gelinmiştir gerekçesiyle yargılanıyor, işkenceye tabi tutuluyor ve öldürülüyorlardı. Selçuklu Türklerinin Sükman boyundan olup, Mardin'in Cizre kazasında kendi kendine buluşlar yapmaya ve "otomatik sistemler kurmaya çalışan" Abdülaziz İsmail Bin Razzaz, Artukoğulları sarayında kendisine tanınan imkânlardan yararlanarak buluşlarını burada ortaya koyuyordu. Tam 25 yıl Artukoğulları sarayında "ilginç otomat makineler" meydana getiren bilgin, bu makineleri ile çağın ilerisine atladığını gösteriyor ve "Çağın Harika Bilgini Cizreli Eb-Ül-İz" adı ile anılıyordu. Artuk Hükümdarının Önerisi üzerine de, bütün yaptıklarını, (sistemlerin işleyişini resimler ve çizimlerle açıklayarak) gösteren bir kitap yazmıştı. 1206 yılında yazmış olduğu bu kitabında şöyle diyordu: "... Ben, bu kitabı, Artukoğullarından Diyarbakır Hükümdarı Eb-Ül-Feth Mahmut İbn-i Mehmet İbn-i Karaaslan adına yazdım. Ben bu değerli hükümdarın babasına ve kardeşine hicretin 577. yılından beri (M.S. 1183) tam 25 yıl hizmet ettim. Bir gün yaptığım makinelerden birini göstermiştim. O, bu işimi büyük bir ilgi ile inceledi ve 'Dünyada eşi bulunmayan bir şey yaptın. Emeğin boşa gitmeyecektir. Bana bütün bu yaptıklarını gösteren ve içine alan bir kitap yaz.' dedi. Ben de bütün çabamı toplayarak gücüm yettiğince çalıştım ve bu kitabı yazarak kendilerine sundum..." O tarihte, Artuk Türkleri sarayında konuşulan bilim dili Arapça olduğu için, büyük bilim adamımız bu kitabını Arapça yazmıştı. Mevlana'nın, Konya Selçuklu saraylarında konuşulan bilim dili Farsça olduğu için Farsça yazması gibi.(1) Yukarıda, Anadolu'ya gelen Selçukluların, beraberinde getirdikleri teknik ve kültür ile fethettikleri yerlerde buldukları teknik ve kültürleri karşılaştırarak, yepyeni bir uygarlık yarattıklarına değinmiştik. Artukoğulları sarayında görev yapan İbn Razzaz Cesari (Cizreli Eb-Ül-İz) hiç kuşku yok ki, kendisinden yüzyıllar önce Bizanslı bilgin Philon'un; "su gücünden yararlanarak" kurduğu otomatik sistemleri ve İskenderiyeli Heron'un "hava basıncı ve su buharından yararlanarak" meydana getirdiği, "otomatik aygıtları''(2) incelemişti. Eb-Ül-İz'in, otomasyonun evrim tarihi içindeki önemli yeri; kendisinden öncekiler yalnızca, "kendiliğinden çalışan otomatik sistemler" kurduğu halde, onun "kendi kendine çalışırken, kendi kendine dengeler kuran ve ayarlamalar yapan sistemler" kurabilmiş olması idi. Kısaca Eb-Ül-İz, "otomatik sistemlerin kendiliğinden çalışarak birbirleri arasında dengeler kurabildikleri sistemleri" meydana getirebilmiş bir bilgin idi. Çok iyi bilindiği gibi, "Otomatik" kelimesi, kendi kendine çalışan, demek. 'Otomasyon' kelimesi ise, sibernetik biliminin ortaya çıkmasından (yani 1943 yılından) sonra ortaya çıkmış bir kelime. Kısaca "sistemler arasında kendiliğinden denge kuran ve ayarlama yapan sistemler" anlamına geliyor. Eb-Ül-İz, kendisinden tam 800 yıl sonra ortaya atılacak olan sibernetik ve robotik bilimini ve otomasyon teknolojisini bilmediği halde yüzyıllar ötesinden böylesine sistemler kurabileceğini saptamış ve makineler ile de kanıtlamış bir bilginimiz. Eğer bu kadar önemli olmasaydı, onun kitabının sayfaları bizim kütüphanelerimizden çalınır mıydı? Kitabın birçok İstinsah (el ile kopya edilmiş nüshaları) yabancı ülkelerin milli kütüphanelerinde saklanır mıydı? "Memleketimize dost gibi gelen, bizim misafirperverliğimizden en geniş derecede yararlanan bir müsteşrikin (Doğu Dilleri Bilgini) bu pırlanta eserin kıymetli yapraklarını çaldığını ya da çaldırdığını, büyük bir teessürle Öğrendik."(3) Biz, bu üzüntülerle yetinir, Eb-Ül-İz'in kitabını (Türkçeye çevirmeksizin) saklamakla avunurken, Batı ülkeleri bilim adamları onun bu değerli kitabını kendi dillerine çevirmişler, el yazması birçok kopyasını da arayıp bularak kendi kütüphanelerine götürmüşler. Alman profesörlerinden Wideman tarafından, Eb-Ül-İz'in "Otomatik Makinelerinden birkaçı aynen yapılarak işletilmiştir. Bu makineler Erlangen Üniversitesinde bulunuyor. Oxford'da Bodleian Kütüphanesinde, Leiden Üniversitesi Kütüphanesinde; Dublin'de Chester Beatty Kütüphanesinde; Paris'te Bibliotheqe National'de, büyük bilginimizin kitabının el yazması kopyaları ya da çeviri olarak kopyaları bulunmakta. En son olarak da 1974 yılında Donald R. Hill tarafından İngilizce çevirisi "The Book of Knowledge Ingenious Mechanical Devices" (4) adı ile yayınlandı. Eb-Ül-İz'in "Otomatik Makineleri ve "Robot Adamlarının, yalnızca birkaç tanesinin işleyiş sistemlerini inceleyince, insan bir an inanamıyor ve 800 yıl önce böylesine bir "Otomasyon Sistemi"'nin nasıl kurulabilmiş olduğuna şaşırıyor. Büyük bilgin, bir yandan "suyun itme gücü", bir yandan "havanın basıncı", diğer bir yandan da "mumun yanarak erimesi sonucu ağırlığını kaybetmesinden meydana gelen itme gücü..." vb. güçlerden yararlanarak "karşılıklı ayarlama sistemleri" kurabilmiş ve "sistemler arasında da kendiliğinden işlemde bulunma" durumunu sağlayabilmiş. Onun "Otomatik Saatleri"'nin her biri, İlginç otomasyon sistemi örnekleridir. Suyun basıncı ile harekete geçen şamandıranın bağlı olduğu ip ile makaraları döndürmesini, böylece de iki "Robot Adam"a (biri "Yazıcı" diğeri de "Hesaplayıcı" olarak) işlem yaptırabilen sistemleri kurabilmiş. Hesaplayıcı robot ile yazıcı robotu, birlikte çalıştıran sistemi şöyle kurmuş: Altta bulunan çanak içindeki suyun, solda bulunan sütunun içine dolmaya başlaması ile birlikte, bu sütun içinde bulunan şamandıra yükselmeye başlamaktadır. Şamandıranın üstüne bağlı olan ip, soldaki sütun içinden yukarıya doğru çıkmaktadır. Orada iki robot adamın oturdukları kaidenin altında bulunan üç makara ile robottan harekete geçirecek olan mil, makara içinden dolanarak, sağdaki sütun içinden aşağıya doğru inmektedir. Orada da ipin ucu bir ağırlığa bağlı bulunmaktadır. Soldaki sütun içindeki su yükseldikçe, sağdaki sütun içinde bulunan ağırlık ipi çekmektedir, Böylece de "zamanın akışı", biri "elindeki tahtayı yazan" diğeri de "yerdeki çizgileri elindeki çubuğu ile dengeleyerek gösteren" İki ayrı "Robot Adam"ın çalışması ile gösterilmektedir. Eb-Ül-İz, "mumun yanarak erimesi ve ağırlığını kaybetmesi" ile de yine kendiliğinden çalışan, "çift otomatik sistem"i şöylece kurmuş: Yanan mumun eriyerek ağırlığını kaybetmesi ile bu mumun üzerine oturduğu "ağırlık kutusu" harekete geçmektedir. Mum yanıp ufaldıkça ağırlığın bağlı olduğu dingil, hem elinde kalem çubuk tutan "Otomat Yazıcı"'yı harekete geçirmekte ve hem de, yanda bulunan "Otomat Kuş"un pençesinde tuttuğu topların, belirli zaman aralıkları ile bırakılmasını sağlamaktadır Eb-Ül-İz, bu makinesine "Mumlu Saat" adını vermiştir. Yapmış olduğu makinelerde yer alan robot adamlar ile kuşları, ayrı bir estetik ile renklendirmiş ve süslendirmiş olması, büyük bilginin ne kadar titiz ve hassas bir yapıya sahip bulunduğunu belgelemektedir. Yalnızca hava ve su basıncı ile kendiliğinden çalışan "çok işlemli sistemler kurabilmiş olması" ise, onun dehasını göstermektedir. Batılı kaynakların, "çağın doruğuna erişmiş Müslüman mühendis"(5) ya da "Çağın Harikası Cizreli Bilgin" diye tanımladıkları bizim bilginimiz Eb-Ül-İz, şaft sistemi ve dişli çarklar kullanmak suretiyle de ilginç otomasyon sistemi kurabilmiş. "Otomatik Yüzen Kayık ve Otomatik Çalgıcılar", bunun en güzel bir örneği. Düzenekte, erkek çalgıcıların bulunduğu bölmenin (deponun) içinden aşağıya doğru akan su, kepçelere gelerek onları döndürmektedir. Bu dönüş, kayığın arkasında ayakta duran "Otomat Gemici"'ye kürek çekme hareketi yaptırmaktadır. Burada ilginç olan durum, sistem şaft ve dişli çarklarla sağlandığı halde, gemiciye yine de kürek çekme hareketinin yaptırılmakta olmasıdır. Bu şaft ve dişli çarklar aynı zamanda, kayıkta su deposunun üstünde bulunan kadın ve erkek çalgıcıların sazlarını çalmalarını da sağlamaktadır. Yalnızca suyun kepçeleri döndürmesi ve şamandırayı kaldırması ile bu kadar çok ve çeşitli hareketin meydana getirilebilmesi ve böylece üstün denge durumlu bir sistemin kurulabilmesinin, 800 yıl önce nasıl düşünülebildiğini insan kolayca kavrayamamaktadır. Eb-Ül-İz'in "sıcak su ile soğuk suyu birlikte muhafaza eden testi"si ile bir "Otomat Termostat" icat etmiş olduğunu hayranlıkla öğreniyoruz. Hiç kuşku yok ki, onun en ilginç otomat makinelerinden bir tanesi de, Artukoğlu Hükümdarının önerisi ve buyrukları üzerine yapmış olduğu "Otomatik Aptes Alma Makinesidir. Artuk Hükümdarı, makinenin yanına yaklaştığı anda "Otomat Adam" elinde tuttuğu testiden hükümdarın eline su dökmeye başlıyordu. Hükümdar, aptes alma işini tamamladığında aynı "Robot Adam", bu kez diğer elinde tuttuğu havlu ve tarağı, hükümdara uzatıyordu. Artuk Hükümdarı, şimdi kurulanabilir, saçını ve sakalını tarayabilirdi. Buna benzer başka bir otomat makinesi ise, "Otomatik Su Döken ve Meyve ve İçki Sunan Makine" idi. Artukoğlu Hükümdarı, hizmetçilerinin ve cariyelerinin ellerinin kirli olabileceği düşüncesi ile "misafirlerine ikramda bulunan bir makine yapmasını isteyince, Eb-Ül-İz, bu makineyi de yapmıştı. "Otomatik Tavus Kuşlu İkram Makinesinde, tavus kuşunun ağzından dökülen su, hükümdarın ve konuklarının ellerini yıkamasını sağlıyordu. Bu yıkama işlemi süresince, aşağıdaki havuzda toplanan suyun kaldırdığı şamandıranın harekete geçmesi ile yukarıda makinenin ortasındaki gizli bir kapıdan "Otomatik Hizmetçi" elinde, içki ya da meyve çömleği ile çıkıyordu. Konuklar hayret dolu bakışları ile bu içki ve meyveleri alınca, bu kez, "Otomatik Hizmetçi" aynı gizli kapı içinden geri çekiliyordu. Onun yerine elinde" Havlu Tutan Otomat" ortaya çıkıyordu. Konuklar şimdi ellerini yıkayıp, "Robot Hizmetçinin" uzattığı havlu ile kurulanabilirlerdi. Hem de, bundan tam 800 yıl önce! Ne kadar hazindir ki, bu ünlü bilginimizi, Batılı bilginler kendi dillerine çevirdikleri kitabını okuyarak tanıyorlar da; biz onun kitabını Arapçadan Türkçeye çevirerek kendi ulusumuz gençlerine tanıtamıyoruz! Toygar Akman
Kaynaklar:(1) Akman Toygar, 800 Yıl Önce Robotlar Yapan İlk Türk Sibernetik Bilgini Cizreli Eb-Ül-İz. E.C.A Kültür Yayını. İstanbul 1964. (2) Akman Toygar, Sibernetik Yaratıcılık, Bilgi Yayınevi. Ankara 1984, S. 22-63. (3) Konyalı İ. Hakkı, 8 Asır Evvel Türk Sarayları Makineleşmişti. Kara Amid Dergisi, Nisan 1969, Sayı 5. (4) Ibn Al Razzaz Al Jasari, The Book of Knowledge of Ingenious Mechanical Devices, Translated Donald R. Hill, Netherlands 1974. (5) Reichard Jasia, Robots (Fact Fiction And Prediction) Penguin Books Ltd.
Kaynak: AKMAN, Toygar., "2000 Yılına Doğru Sibernetik", Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 1988, ISBN: 975-458-000-6, syf. 28-33 Alıntı referansı: AKMAN, Toygar., "Eb-Ül-İz'in Robot Adamları", /sayfa/Toygar_Akman-Eb-Ul-Iz_ve_Robot_Adamlari.html , Temmuz 2007 Arama önerileri: Cizreli Eb Ül İz, Robotik, Hizmet Robotları, robot, robotlar, otomasyon, servis robotu, sibernetik, Toygar Akman, Al Jasari, transformers,
© 2000-2008 |
|