|
|||||||||||||
|
|
NÜKLEER ENERJİYE "EVET" Mİ "HAYIR" MI?Mahir AYDIN Değerli sınıf arkadaşlarımdan biri Türkiye'de nükleer santral konusunun yeniden gündeme geldiğini ve bu konuda düşüncelerimi açıklamamı istedi. Kanada'da çalıştığım firmanın nükleer santral işletmesi dolayısıyla bu konuyla ilgilendiğim için bir yazıyla bildiklerimi özetledim. "Biz öncekilerin yapamadığını yaparız" zihniyetiyle AKaPe hükümetinin santral yapımını çok istediğini sanıyorum. Hızlı tren trajedisi gibi yine bilgisizce ve birkaç satılık uzmanın kafa sallamasıyla bu işe kalkışmaları çok muhtemel. İşte arkadaşıma konuyla ilgili verdiğim cevap: Değerli Arkadaşım, Öncelikle uzun seneler bu konuya gösterdiğin duyarlılık ve çabalarından dolayı seni tebrik ederim. Konu üzerindeki düşüncemi hemen belirteyim: Bence nükleer santral kurulması bugünkü şartlarda doğru olmaz. Sebeplerini söyle sıralayabilirim:
Kısaca Kanada'daki durumdan da bahsedeyim. Bu ülkedeki nükleer santralların %90'ı bulunduğum Ontario eyaletinde kurulu. Ben halen bu santralları işleten firmada çalıştığım için aşağıda vereceğim bilgiler sadece medyada yayınlanmış bilgilere dayalı olacak: Eyalette toplam 5 santral ve her santralda 4 reaktör bulunmaktadır. İlk reaktör 1971'de, sonucusu da 1993'de devreye girdi. Toplam kurulu nükleer kapasite 14bin MW civarında. Otuz seneden fazla süren nükleer işletme esnasında çevreye önemli hiçbir sızıntı olmadığı ve güvenlik (safety) tehlikesi yaratmadığı biliniyor. Ancak teknik nedenlerle 1990'ların ortalarında 8 eski reaktör kapatıldı. Bu reaktörlerden 4 tanesi yenilenerek 2003 ve 2005 arasında tekrar devreye sokuldu. Şimdiki eyalet hükümeti seçimlerde bütün kömür santrallarını (9,700 MW) çevreye zarar verdikleri için 2007'ye kadar kapatma sözü verdi. Seçildikten sonra ilk olarak 40 senelik 1200 MW'lik bir kömür santralini 2005'de kapattırdılar. Verdikleri sözün gerçekçi olmadığını gören hükümet diğer santralları kapatma tarihini 2009'a erteledi. Bunun daha da ileri bir tarihe erteleneceği büyük bir ihtimal. Eyaletteki işlenmemiş hidrolik kaynakların çok az oluşu ve doğal gaz teminindeki zorluklar göz önüne alındığında geriye önemli bir seçenek olarak sadece nükleer enerji kalıyor. Bunu fırsat bilen nükleer lobisi toplumu yönlendirebilmek için son aylarda büyük bir kampanya başlattı. Bu arada kömür sektörü de boş durmuyor. ABD'de önümüzdeki 500 seneye yetecek kadar büyük kömür yataklarının bulunması çevreye daha az zarar verecek teknolojilerin gelişmesine yol açıyor. Şimdiden kömürün zararlı etkilerini (toz, sülfürdioksit, azotoksit, civa ve karbondioksit) önemli ölçüde azaltan sistemler geliştirildi ve bunlarla donanımlı 120 kömür santrali inşa ediliyor. Kömürden sentetik gaz üretilmesi ve bu işlem esnasında kömürdeki zararlı maddelerin arıtılması üzerine de önemli çalışmalar var. Halen dünyada sentetik gazla çalışan dört santral kurulmuş durumda, yenileri de tasarım halinde. Nükleerciler biraz daha geç kalırlarsa, geleceğin piyasasını temiz kömür santrallarına kaptırma ihtimalleri de mümkün. Yazdıklarımı özetleyerek bitireyim: Kömür ve doğal gaz santralları ile karşılaştırıldığında, nükleer santralların doğaya zararlı etkileri yok denecek kadar azdır. Ancak kurulmaları uzun süre alır, pahalıdırlar ve nükleer atık meselesi hala çözülememiş durumda. Bu önemli sorunlar varken ve elimizdeki imkanları yeterince değerlendirmeden nükleer santral kurulmasını ben doğru bulmuyorum. Eğer nükleer santral taraflarının iddia ettiği gibi yeni santral teknolojileri diğer teknolojilerden daha üstün ise, batı ülkelerinde yeni nesil nükleer santralların kurulmasını bekleyelim; neticeden tatmin olduğumuzda biz de nükleer santrallarımızı kurmaya başlarız. Sanırım bunu gerçekleşmesi de 20 seneyi bulacak. Hoşça kalın. Enerjiniz bol olsun.
Mahir Aydın
© 2000-2008 |
|