Bilim İçin Siyaset - 04 Kaleler Düşürülürken
Rektörlere ve Üniversitelere Akape Saldırısı
Üniversitelere, rektörlere ve tiyatrolara yapılan saldırıyı anlatan bir
Emin Çölaşan yazısı aşağıda bulunuyor.
Ama önce, bir bilim sayfasında siyasetin ne işi olduğunu bir kez daha
anımsamak için ilk
"Bilim için Siyaset"
yazısından bir alıntı:
Büyük İskender'in bir sözüdür,
"Bir yol varsa buluruz, bir yol yoksa açarız" der.
Bugün ülkemizde bilimin önü gayet belirgin bir biçimde tıkanıyor. Gelişmeleri
hepimiz biliyoruz. 30 yıl önce başlayan üniversite içi kanamalar, yapay
sağ-sol kavgaları, 12 Eylül ve nitelikli öğretim üyelerinin üniversitelerde
barındırılmamaları, YÖK'le siyasi amaçlara bağlanmaya çalışılan üniversiteler,
ve son yıllarda da Tübitak'ı ele geçirme ve yönetimindeki değerli bilim
insanlarını yıpratma girişimleri. 2005 yılında oynanan son yıpratma oyunu
ise kukla bir hükümete karşı tavır almış olan rektörlere uygulanıyor.
...
Kaleler Düşürülürken
Emin ÇÖLAŞAN
25 Ağustos 2005, Hürriyet
DEVLETİN kurumlarının başında kendilerinden olmayan kim varsa üzerine
gidiyorlar. Ellerinin altında İslamcı medya var. İddiaları
ve bilgileri onlara sızdırıp hep birlikte yükleniyorlar.
Hele yıpratmayı ve görevden almayı düşündükleri birileri varsa,
mümkün olan her bilgiyi -doğru veya yalan- onlara el altından
iletiyorlar. Üniversitelere bile polis baskını düzenliyorlar.
Teftiş kurulları zaten emirlerinde. Siz emrinizde olan bir müfettişe
"Git şu falancanın yaptıklarını bir incele de rapor yaz" dediğiniz
zaman müfettiş (sürgüne gitmemek için) ister istemez suçlayıcı
rapor yazmak zorunda kalıyor.
İşte son günlerden birkaç örnek: Samsun, Malatya, Van üniversite
rektörleri. İşte en son örnek: Devlet Tiyatroları Genel Müdürü.
Rektörlerin üzerine gidiyorlar. İş o boyuta varıyor ki, Van Cumhuriyet
Savcısı hukukun temel kuralını çiğneyip gizli olan soruşturma
belgelerini basına açıklıyor.
Üzerine gidilecek kişileri yolsuzluk-usulsüzlük yapmakla suçluyorlar.
Ama onların esas suçu (!) Atatürkçü-laik yöneticiler olmaları.
Son olarak Devlet Tiyatroları Genel Müdürü Lemi Bilgin"i görevden
aldılar. Kim aldı? Uykusever Kültür Bakanı Atilla Koç! Hazırlatılan
müfettiş raporunu hemen İslamcı basına sızdırdılar.
Gerekçe: Kurumu zarara sokmak! Fakat yönetimde deprem oldu. Genel
müdürden sonra bölge müdürleri, rejisörler, sanatçılar da istifa ettiler.
(Bence bu işin en kestirme çözüm yolu devlet tiyatrolarını tez
elden özelleştirme kapsamına almak ve satmaktır! Zarar eden bir kuruluşu
devlette tutmanın bir anlamı yok ki!)
Siyaseti üniversitelere, sanata, okullara, hastanelere, bütün kamu
kurumlarına soktular. Kadrolaşma açısından el atamadıkları birkaç
yer kalmıştı, şimdi onları temizlemek için uğraş veriyorlar.
Arkalarında İslamcı medya var! Hep birlikte "temizlik çalışmasını"
sürdürüyorlar.
* * *
ERMENİ KONFERANSI
Geçtiğimiz aylarda İstanbul"da Boğaziçi Üniversitesi"nde bir
"Ermeni konferansı" yapılacaktı. Gizlice çağırılan konuşmacılar
bir tek kesimdendi. Savunacakları görüş şöyleydi:
"Evet, biz Ermenileri kestik, onlara vahşet uyguladık, suçluyuz."
Bunu da açıkça söylüyorlardı. Kim "Biz Ermenileri kestik"
diyorsa onlar katılacaktı.
Türk tezini, gerçekleri savunacak hiç kimse, hiçbir tarihçi ve
uzman yoktu. Onlar çağrılı değildi!
Kamuoyunda çok büyük tepki oluştu. O kadar ki, Adalet Bakanı Cemil
Çiçek bile "Bu yapılan ihanettir, Türk milletini arkadan hançerlemektir"
dedi. Konferans yapılamadı.
Fakat bu olaya AB çok bozuldu: "Vay efendim, bu toplantı nasıl
ertelenir. Bu iş fikir ve ifade özgürlüğü ile bağdaşmaz. Mutlaka
yapılmalıdır."
Bizim hükümetin AB"den gelen emir ve direktifler karşısında boynu
kıldan ince. Düşündüler taşındılar ve şu karara vardılar:
"Şimdi 3 Ekim"de AB ile müzakere başlayacak. Zaten karşımıza
bir sürü engel çıkarıyorlar, bari şu konferansı yaptıralım da,
ellerinden bir kozu almış olalım!"
Sadece ve sadece AB kızmasın diye kendi ülkemizde eylül ayı
sonlarında Ermeni konferansı yaptırıp birilerine "Ermenileri kesmiştik"
dedirteceğiz! Sonra da başka ülkeler "Ermeni soykırımı" kararı
aldıklarında "Yok efendim, biz bunu kabul etmiyoruz" diyeceğiz! Gülünç!
Dünkü Milliyet"te Abdullah Karakuş"un haberi yer almıştı.
Bu konferansın toplanmasını "fikir ve ifade özgürlüğü" adına
Recep Tayyip Bey istemiş!
İster misiniz, bir süre sonra bu Ermeni belası da üzerimize resmen
yıkılsın!
Dün "Kürt sorunu yoktur" deyip bugün "vardır" demeye başlayanlar,
ister misiniz yarın sıkışınca "Ermeni soykırımı sorunu vardır"
demek zorunda kalsınlar!
Türkiye"yi yönetenlerin (AB korkusu ve oradan gelen emirler nedeniyle)
kendi iplerini kendilerinin çektiğine, kendi bacaklarına kurşun
sıktığına ilk kez tanık oluyoruz.
Ancaaaak, çektikleri ip sadece onları değil, bizi boğuyor. Sıktıkları
kurşun bizi de yaralıyor.
Üstelik korkaklığın, ürkekliğin, dış güçlere emir kulu
olmanın böylesi, ulusal onurumuzu iki paralık ediyor.
AB korkusunun ülke sevgisini çok geride bıraktığı şu ortamda şaşkınız,
üzgünüz, utanıyoruz.
31 Ağustos 2005
© 2000-2008
ilker Fıçıcılar
F.U.E.L
Bilim
www . Bilim Bilmek . com
|