Bilim, Türk Bilim
Adamları, Bilim Teknik
üretkenlik dizin konular arama bookmark

 

Türkiye Enerji Yapılanmasında Elektrik Enerjisinin Yeri ve Potansiyel Durumu


Gerek kuruluş, gerek hammadde, gerek işletme gerekse atık saklama sorunları ve yeterli yenilenebilir kaynaklara sahip olmamız nedeniyle tamamen dışa bağımlı nükleer santrallara karşı olmakla, nükleer alanda bilimsel gelişmeyi desteklemenin ayrı şeyler olduğunu önemle vurgulamak gerekmektedir.

TMMOB Elektrik Mühendisleri Odası 40. Olağan Genel Kurul Enerji Komisyonu Raporundan alıntıdır*

14.04.2006

 

Ülkemiz enerji kaynakları açısından linyit,su,rüzgar,güneş ve jeotermel çeşitliliğine sahiptir. Linyit rezervlerimiz 9,3 milyar ton olup sektörün en önemli sorunlarından biri, özellikle son 15 yılda yeterli arama çalışmalarının yapılamamış olmasıdır. Taşkömürü rezervlerimiz ise 1,3 milyar tondur. Toplam 9,3 milyar ton linyit rezervinin ancak 3 milyar tonu projelendirilip işletmeye alınmıştır. Yıllık 72 milyon ton üretimin 60 milyon tonu elektrik üretiminde kullanılmaktadır. 2006 yılı kurulu gücümüzün kömüre dayalı kısmının 8.150 MW. Olması beklenmektedir. Bu kurulu gücün 1210 MW.'lık kısmı ithal kömüre dayalı üretim yapan Sugözü termik santralıdır.

Ülkemiz hidrolelektrik potansiyeli 127 TWh.'tir( teknik ).DSİ 2000 yılı çalışmaları sonucu 163 Twh olarak tahmin edilmekte olup diğer bir tahmin ise 192 Twh olarak belirtilmektedir.Teknik Yapılabilir Hidrolik Potansiyelin Brüt Hidrolik potansiyele oranı (TYHP/BHP ) 216 milyar kWh. Teknik ve 433 milyar kWh. Brüt kabulüne göre ; %50'dir. Bu oran Arjantin'de %76,İsveç'te %65,Kanada'da %74,Brezilya'da %57, İspanya'da %51,İtalya'da %46,Norveç'te %36 ve İsviçre'de %30 dur.

Yine ekonomik yapılabilir potansiyeli, teknik yapılabilir potansiyele oranı ( 127 milyar kwh ve 216 milyar kwh kabule göre..) %59'dur oysa bu oran Avrupa'da %76'dır.Bu gün bir çok ülkede TYHP,değişen dünya şartları içinde ekonomik yapılabilir potansiyelin yerini almıştır.Enerji stratejilerinin belirlenmesi açısından TYHP'in sağlıklı ve doğruya yakın seçilmesinde büyük yararlar bulunmaktadır.Bu gün için işletmede olan 136 santralin kurulu gücü 12620 MW.'tir. Bu gün toplam hidroelektrik potansiyelimizin 127 milyar kWh kabule göre %35,6'sını,192 milyar kWh kabule göre ise %23,6'sını değerlendirebilmekteyiz. Halen işletmede olan 136 hidroelektrik santralimiz bulunurken bu sayı İspanya için 1200 adettir.

Türkiye Elektrik Enejisi Mevcut Durumu

Ülkemiz 2005 yıl sonu itibariyle elektrik enerjisi mevcut durumu ise;

Tablo (1) Teiaş yük tevzi

Tablo (2) Teiaş yük tevzi

Tablolardan da görüleceği üzere 2005 yılında Türkiye elektrik enerjisi kurulu gücü ; 38.902,1 MW.'tır. Bu kurulu gücün üretime yönelik toplam kapasitesi ise ; 213 milyar kwh.olup gerçekleştirlmiş olan üretim; 173,1 milyar kWh.tir. Buna karşılık, Türkiye toplam tüketimi ; 160,33 milyar kwh.olarak gerçekleşmiştir. Görüleceği üzere üretilen toplam elektrik enerjisinin 67,805 milyar kwh.'i ( %40'ı ) kamu, 105,2 milyar kWh.'i ( %60'ı ) özel sektör tarafından gerçekleştirilmiştir. Mevcut durumda kamu elindeki kurulu güç, 20.956 MW. ( %54 ) olup özel sektör elindeki kurulu güç ise;17.946 MW. ( %46 ) tır.

Kurulu güçteki bu durum bu gün için belirgin bir sunu fazlalığını göstermektedir. Genel olarak kurulu gücün, pik güç talebinin en az %20-25 üzerinde olması gerekliliği varsayılır. Bu varsayıma göre 25.000 MW.'lık pik güce karşılık gelen kurulu gücün 30.500'31.500 MW.civarında olması gerekmektedir. Dolayısıyla bu gün için sunu fazlalığı; 8.000 MW. civarındadır ( yaklaşık %20).Bu durum özellikle günümüzde Yi ve YİD santrallerine yönelik kamu aleyhinde işleyen sözleşmeler,alım garantileri söz konusu iken oldukça kaygı vericidir.

Diğer yandan üretim içerisinde doğal gazın payı hızla artmaktadır. 1990 yılında %17,7, 1995 yılında %19,2, 2000 yılında %37 ve 2005 yılında %43,8'e yükselmiştir.Elektrik üretiminde bir kaynağa bu derece bağımlılık son derece risklidir.Nitekim Geçtiğimiz günlerde bunun sancılarını hepimiz yaşadık.Bütün bu yaşananlar bir kez daha enerjide planlamanın önemini vurgulamaktadır. Potansiyelin ve talep tahminlerinin en küçük sapma ile doğru bir şekilde yapılmasının da gerekliliği ortadadır.

2000'li yılların başında doğalgaz anlaşmalarından ötürü alım garantili doğalgaz santrallerinin devrede tutulması ve Kamu termik santralleri ile HES'lerin sıkça devre dışında bırakılması hem yüksek oranda arz fazlasını gündeme getirdi hem de kamu zararlarına neden oldu. İçinde bulunduğumuz günlere gelinceye kadar özelleştirme ve serbestleştirme uygulamaları nedeni ile kamu yeni yatırımlara ve yenileştirme çalışmalarına yönelmedi. EPDK ise toplam 13.000 MW.'lık lisans başvurusunun ancak 5.850 MW'lık kısmına lisans verdi. Özel sektör ise aldığı bu 5.850 MW'lık lisansın ancak 700 MW.'lık kısmını tamamlayarak üretime soktu. Görülen o ki bu gidişle yakın gelecekte bu gün %20'ler seviyesinde olan sunu fazlası hızla sıfırlanacak ve enerji açığı ile karşı karşıya kalacağız.

Güneydoğu Anadolu Bölgesinin genel enerji yapısına bakıldığında, bölgenin enerji üretimi açısından çoğunluğunun yenilenebilir önemli kaynaklara sahip olduğu görülmektedir. Bölge, ülkenin hidroelektrik enerji üretiminin %39,84'ü, petrol kaynaklarının %95'i, değerlendirilebilir önemli miktarda jeotermal, linyit ve asfaltit kaynaklarının yanında güneş ve rüzgar enerjisi potansiyeli de düşünüldüğünde, enerji ve su kaynakları açısından oldukça önemli bir potansiyele sahiptir. Buna rağmen, elektrik enerjisi kullanımında tüketiciler açısından Türkiye'nin en ciddi problemlerinin yaşandığı bölge olması özelliğini taşımasının yanı sıra, bu kaynakların kullanılması suretiyle yaratılan ulusal katma değerden de eşitsiz pay almaktadır.

GAP projesi çok yönlü bir proje olup Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde bir çok alanda gelişmeyi hedefleyen entegre bir projedir.

Ancak enerji alanında %80'e yakın gerçekleşme oranı tarımsal sulama alanında %14'lere yakın gerçekleşme oranı ile karşılaştırıldığında entegre projenin hedeflerinin tutturulamadığı görülmektedir.

Cumhuriyet'in kuruluşundan bu yana ihmal edilen bölgenin, üretilen milli hasıladan aldığı payın düşüklüğü, yatırımsızlık ve diğer sosyokültürel sorunların yanı sıra kimliklerin inkar edilmesi vb. sorunlarla büyüyen olumsuzluklar bölge gelişimini engellemiştir. Petrol kaynaklarının gelirlerinin yarısının, petrolün çıkarıldığı illerin özel idarelerine aktarılması ile ilgili yasa tasarısına benzer şekilde, bölge enerji üretiminden elde edilen gelirin bir bölümünün GAP projesinin tamamlanmasında kullanılması gibi yasal düzenlemelere gidilerek eşitsiz gelişimin bölge lehine düzeltilmesine katkı koyacak politikalar geliştirilmelidir.

Son 20 yıla yayılan çatışmalı süreçte, bölgenin ve ülkenin önemli kaynakları heba olmuş, süreç içerisinde güvenlik gerekçesiyle boşaltılan binlerce köyden göç etmek zorunda kalarak, üretimden kopartılan ve sayıları milyonlarla ifade edilen insan toplulukları kentlerin varoşlarında açlıkla, sefaletle ve çok zor yaşam koşullarıyla mücadele etmek zorunda bırakılmışlardır. Yoğun göç alan bölge kentlerindeki nüfusun önemli bir bölümünün açlık sınırının altında yaşaması ve elektrik birim fiyatlarının yüksek olması, halkın bir kısmını kaçak enerji kullanımına itmiştir. Ülkemiz; bu koşullarda yaşamak zorunda bıraktığı insanlarını, kaçak elektrik kullanmak dahil suça teşvik etmemek için çözümler üretmelidir.

 

YENİLENEBİLİR ENERJİ KAYNAKLARI

Ülkemiz yenilenebilir enerji kaynakları kullanımının %60'ı biyokütle (%47 odun, %13 hayvan ve bitki atıkları), %29 hidrolik ve %11'ini diğer yenilenebilirler (rüzgar, güneş, jeotermal vb.) oluşturmaktadır.

Yenilenebilir enerji kaynaklarından rüzgar ile ilgili potansiyel tespit çalışmaları ve Türkiye rüzgar atlasına yönelik çalışmaların ancak Batı Anadolu ayağı tamamlanabilmiştir. Ülkemiz rüzgar potansiyeli karada ve denizde olmak üzere 25.000 MW. Olduğu tahmin edilmektedir.Bu gün için bu potansiyelin ancak 22 MW'ı değerlendirilebilmiştir.2005 yılı rüzgara dayalı elektrik enerjisi üretimi ise 56 milyon kWh. Olarak gerçekleşmiştir.Oysa 20.000 MW.potansiyele sahip Almanya bu potansiyelinin 16.600 MW.'lık kısmını değerlendirdiği bilinmektedir.

Türkiye güneş enerjisi yönünden oldukça zengin bir ülkedir.Türkiye'nin ortalama yıllık toplam güneşlenme süresi 2.640 saat (günlük ortalama 7,2 saat) olup, ortalama ışınım şiddeti 1.131 kWh/m.2-yıl olduğu tespit edilmiştir. Türkiye ısısal güneş enerjisi üretimi açısından Çin, ABD ve Japonya'dan sonra dünyada dördüncü sırada yer almaktadır.Ancak elektrik enerjisi üretimine ve doğrudan klimalandırmaya yönelik önemli bir çalışma bulunmamaktadır.

Ülkemizde biyokütleden (hayvansal atık kaynaklı) 2,8 - 3,9 milyar m3 biyogaz üretilebileceği tespit edilmiştir. Bu potansiyelin yıllık elektrik enerjisi cinsinden değeri 24,5 milyar kwh.dir. Ülkemizde toplam biyogaz miktarı 1,67 milyar m.3/yıl'dır. Fermantör içi sıcaklığın 18 0 C olması ve optimum fermantör sıcaklığında çalışılması durumunda bu potansiyelin 2,2' 3,3 milyar m.3/yıl arasında olması teorik olarak olası görülmektedir. Bu da 2,4 milyon ton taş kömürü eşdeğeri bir enerjiye karşılık gelmektedir. Bu günler itibariyle EPDK'dan alınmış lisansların üretime dönüşmesi halinde Ülkemizde biyogaz ve çöp gazından üretilecek elektrik enerjisinin toplam kurulu gücü ; 21,58 MW.'a çıkabilecektir.Toplam üretim ise; 157,5 milyon kWh.'i bulabilecektir. Yine Türkiye bu gün 450.000 ton/yıl biyodizel üretim kapasitesine ulaşmış bulunmaktadır.

Ülkemiz jeotermal enerji potansiyeli açısından dünyadaki zengin ülkeler arasında yer almaktadır.Türkiye'de toplam 1000 civarından sıcak ve mineralli su kaynağı ve jeotermal akışkan çıkan kuyu noktası vardır. Biline jeotermal alanlarımızın %95'i ısıtmaya, %5'lik bir kısmı ise elektrik enerjisi üretmeye uygundur.Halen 20,4 Mw. brüt kurulu güce sahip bulnmaktayız. Türkiye jeotermal enerji ile kısa vadede 500.000 konutun ısıtılmasını sağlıyabileck bir potansiyele sahiptir.Şu anda jeotermal potansiyelimizin ancak %2'sini değerlendirebilmiş durumdayız.

Türkiye'de dalga enerjisi ölçümlerini yapacak ilk rasathane 2005 yılında Karadeniz Ereğli'de denize indirilmiştir.İki yıl sürecek olan ölçümler ile Karadeniz'in dalga haritası çıkarılacaktır.Turizm, balıkçılık ve kıyı tesisleri dışındaki kullanıma uygun 1/5'lik kısımdan yaklaşık yaklaşık 18,5 milyar kWh./yıl dalga enerjisi elde edilebileceği hesaplanmıştır.

Hidroelektrik gibi yenilenebilir ve temiz enerji kaynağımızın Teorik Kapasitesi: 433.000 GWh/Yıl, Ekonomik Kapasitesi:129.388 GWh/Yıl (Ekonomik Kapasitenin; İşletmede: 45.299 GWh/2004 yılı, %35, İnşa Halinde : 10.636 GWh/Yıl, %8, Çeşitli Proje Aşamasında :73.453 GWh/2004 yılı, %57) iken 2004 yılında toplam 152.000 GWh elektrik enerjisi tüketildiği dikkate alınırsa hali hazır ekonomik HES kapasitemizin toplam tüketimimizin %85'ini karşılayabileceği, Teorik Kapasitenin ise 2004 yılı toplam tüketiminin 2.8 katı olduğu hesaplanmıştır. Yıllık büyümeye bağlı olarak tüketim artışları dikkate alındığında öncelikle HES potansiyelinin değerlendirilmesi gerektiği görülmektedir. 2005 yılında Türkiye'de üretilen elektrik enerjisinin yaklaşık %45 inin döviz ödenerek ve bazı ülkelerin tek taraflı inisiyatifine bağlı sözleşmelerle, yaşanan son doğalgaz kesintileri bu konunun ne kadar önemli olduğunu göstermektedir.

 

KAYIP-KAÇAKLAR

Kayıp ve Kaçak oranlarının ayrı başlıklar olarak ifade edilmesi ile ilgili ODA'mızın ısrarlı taleplerine rağmen ilgili kuruluşlar ilgisiz bu iki başlığı bir arada ifade etmeye devam etmektedirler. Kayıp, sisteme yapılacak yatırım, bu yatırım için ayrılan kaynak ve bu konudaki politikalarla ilgilidir. Kaçakların ise ülkemizde önemli ekonomik ve sosyal boyutu bulunmaktadır.

Değerli üyemiz Hasan BALIKÇI'yı öldürmekten çekinmeyen, daha çok kar etme hırsı ile kaçak elektrik kullanan sanayi ve ticarethaneleri bu konu dışında tutarsak, kaçak kullanımın ekonomik ve sosyal boyutunu irdelemek gerekmektedir.

DİE'nin WEB sitesinde, seçilmiş 28 gelişmiş ve gelişmekte olan ülke arasında yapılmış olan gelir ve harcamanın gelir gurupları içindeki (%) payına göre yapılmış bir istatistiki çalışma bulunmaktadır. Bu çalışmaya bakıldığında Türkiye, en düşük %10'luk gelir gurubu bazında Meksika'dan sonra en kötü durumdaki ülkedir. Türkiye'de %10'luk alt gelir gurubu, tüm gelirin veya harcamanın sadece %1,9'unu harcamaktadır (Meksika'da %1.0, A.B.D.'de %1.9). En yüksek %20'lik gelir gurubu harcamasına baktığımızda, bu sıralama yine değişmemektedir. Bu %20'lik gelir gurubu, tüm gelirin %50,1'ini harcamaktadır. (En yüksek Meksika %59.1, 2.Türkiye %50.1, 3. ise yine A.B.D. %45.8)

DİE, gelir dağılımını, en fakirden en zengin guruba kadar olmak üzere %20'lik dilimler halinde 5 kategoride incelenmektedir. DİE'nin ülkemiz ile ilgili yaptığı araştırma sonuçlarına baktığımızda, gelir dağılımının çarpıklığı açıkça görülmektedir. En yüksek günlük harcama ile en düşük harcama arasındaki fark 13 kata kadar çıkmaktadır. Kişi başı günlük harcama (YTL/kişi)'nın, en düşük %20 nüfus dilimi bazındaki dağılımına baktığımızda;

1,7 YTL/kişi-gün ile en düşük miktar olan Doğu Anadolu Bölgesi (Malatya, Elazığ, Bingöl, Tunceli, Van, Muş, Bitlis ve Hakkari), arkasından 1,9 YTL/kişi-gün ile Güney Doğu Anadolu Bölgesi (Gaziantep, Adıyaman, Kilis, Şanlıurfa, Diyarbakır, Mardin, Batman, Şırnak ve Siirt) arkasından da 2,0 YTL/kişi-gün ile Doğu Karadeniz Bölgesi (Erzurum, Erzincan, Bayburt, Ağrı, Kars, Iğdır ve Ardahan) gelmektedir.

Türkiye Elektrik Enerjisi Şebeke Kayıplarının Yıllar İtibariyle Gelişimi

Yıllar

İLETİM KAYBI (%)

DAĞITIM KAYBI (%)

1995

2,5

14,3

1996

2,7

14,8

1997

2,9

15,5

1998

3,1

16,0

1999

2,6

16,4

2000

2,6

16,8

2001

2,6

16,5

2002

2,7

16,1

2003

2,4

15,2

2004

2,4

13,6

Kaynak: TEİAŞ WEB sayfası

Yıllara göre şebeke kayıplarının gelişimine baktığımızda, iletim kayıplarında azalma olurken, dağıtım kayıplarında artan bir eğimle yükselme meydana gelmiştir.

Türkiye'de kaçak enerji kullanımı sadece belirli bölgeye mal edilmemeli, kayıp kaçak olarak ifade edilen oranların ifade ettiği büyüklükler matematiksel büyüklük olarak değil, oransal büyüklük olarak kullanılmalıdır. Kaçak kullanım yada elektrik çalınması değişik oranlarla ülkenin gelişmiş bölgeleri dahil, tamamında mevcuttur. Kaçak elektrik kullanımının ekonomik, sosyal ve adli boyutu dikkate alınarak nedenleri araştırılmalı, bilimsel sonuçları üzerinden, çözüm yoluna gidilmelidir.

Özellikle TEDAŞ sistemlerindeki kayıp-kaçak oranının bazı illerde %72.5 lere kadar çıkarken bazı illerimizde %6.3 lere kadar düşük olması, çok büyük boyutlarda suistimal olduğunu ve maalesef bu çirkin çarkın içinde bazı kamu görevlilerinin de olduğu kamuoyunca bilinmektedir. Buna karşılık bu çıkar çarkının içine girmeyen ve ülkesi için büyük riskler alarak bu soygunu önlemeye çalışan bazı vatansever kamu görevlileri, bu onurlu davranışlarını hayatlarıyla ödemişlerdir. 2004 yılı elektrik enerji tüketimine göre yapılan bir hesaba göre, kayıp kaçağın bedeli; 152.000 GWh * 8.25 cent/kWh ( Ort. Satış fiyatı )* %15 ( %22 Ort. kayıp kaçak oranı - %7 kabul edilebilir oran ) = 1.85 *10^6 $/Yıl olarak hesaplanmıştır.

Tüm bu yanlış enerji politikaları sonucu, kişi başına milli gelire göre Türkiye'nin hem konutlarda hem sanayide dünyanın en pahalı enerjisini kullandığı ( Türkiyede Sanayi:8.05 cent/kWh, Konut ort:8.5 cent/kWh, ABD de Sanayi:4.27 cent/kWh, Sanayi:8.50 cent/kWh), bu nedenle ;Türk sanayiinin dünyada rekabet gücünün gittikçe zayıfladığı, Türkiye dış dünyadan yatırım beklerken yerli sanayinin Bulgaristan ve Çin gibi ülkelere kaymakta olduğu, dolayısıyla işsizliğin daha da arttığı ve artacağı görülmektedir.

 

NÜKLEER ENERJİ

Bugünlerde yeniden gündeme getirilen nükleer santral kurma hazırlıkları, ülkemizin "enerji ihtiyacı"ndan kaynaklı tartışmalar olarak ifade edilse de, nükleer enerjinin siyasal bir tercih olarak dayatıldığını yakın tarihimizden çok iyi bilinmektedir.

Ülkemizde Nükleer Santral konusu ilk olarak 1970'li yılların başında gündeme getirilmiş ve 1976 yılında Akkuyu için yer lisansı onayı alınmıştı. Diğer bir girişimde 1996 yılında Hükümetin kamuoyundan gizleyerek Resmi Gazetede "Muhtelif Malzeme Satın Alınacaktır" ilanıyla başlayan ve yolsuzluk soruşturmaları ile devam eden traji-komik çabalar olarak belleklerimize yer etti.

Geçen 35 yıllık süre içinde nükleer lobilerin santral kurma girişimleri dönem dönem yoğunlaşarak devam etse de mızrak çuvala sığmamış, ülkemizin mevcut enerji kaynaklarının etkin ve verimli kullanılması yönünde bilim insanlarının, çevre ve meslek kuruluşlarının haklı itirazları, nükleer santralin yarattığı çevresel, teknik ve mali sorunlar ile atıklar ve güvenlik kavramları üzerinden dünyada yaşanan örnekler toplumsal duyarlılıkları arttırmış ve dönemin iktidarları geri adım atmak zorunda kalmışlardı.

Nükleer Santral tartışmaları geçmişten bugüne hep aynı senaryo ile gündeme getirildi. Mevcut kaynaklarımızın yetersiz olduğu, nükleer santral kurulması yönünde adımlar atılmaz ise mevcut talebin karşılanamayacağı ve enerji krizinin kaçınılmaz olduğu ısrarla vurgulandı.

Nükleer Santral kurulmasını gündeme getiren uluslar arası sermayenin yerli sözcülerince toplumsal tepkileri güçsüz kılacak önemli bir gerekçe yaratılmalıydı. Bu nedenle "Eğer Nükleer Santral yapılmazsa karanlıkta kalacağız" söylemi her tartışmanın önüne bilinçli olarak konuldu. Uluslar arası nükleer lobilerin baskılarına kimi milliyetçi-islamcı reflekslerle, kimi ise yolsuzluklarla beslenen neo-liberal politikalarla evet diyen kesimlerin beklentileri farklı da olsa buluştukları yer ülkemizi sonu olmayan bir felaketin içine sürüklemek olacaktır.

Şimdi Nükleer Santrali yeniden "enerji krizi"nin çözümü olarak öne süren Hükümet, 35 yıldır karanlıkta kalma senaryoları ile kamuoyuna söylenen yalanlara rağmen ülkemizin karanlıkta kalmadığını, bundan sonra da nükleer santral olmadan karanlıkta kalınmayacağını bile bile toplumu kandırmaya hazırlanıyor. 1990 Yılından bu yana elektrik enerjisi üretiminde kullanılan kaynaklar ve oranlarını gösteren tablo, enerji sektöründe yaşanan politikasızlığın en açık ve çarpıcı belgesidir.

Bugün bu tablonun sorumlusu olan sağ siyasal iktidarlar, ülkemizin en yaşamsal hizmet alanında IMF ve DB gibi kuruluşların direktiflerine uygun olarak sermayeye karlı alanlar yaratmak adına kendi doğal kaynaklarımızı yok saymışlar, neo-liberal politikaların uygulanması için sektörün merkezi yapısını tahrip etmişler, bu yolla Türkiye'yi bir yandan enerji alanında daha dışa bağımlı hale getirirken milyarlarca dolar zarara uğratılmasına neden olmuşlardır.

Tüm dünya ilk yatırım ve işletim maliyetleri çok yüksek, 35-40 yıllık ekonomik ömürleri boyunca sıkça arıza ve güvenlik sorunları yaşayan, atık sorunlarına çözüm bulunamadığı bu pahalı enerji üretiminden vazgeçerken, deprem kuşağında olan ve Çernobil kazasında radyosyonlu çayları, fındıkları sorumsuzca yediren Marmara Depreminde, İkitelli'de ve yakın zamanda "hızlı tren" adı altında yaşanan Pamukova tren faciasında yönetim ve işletme krizleri yaşayan Türkiye'de NÜKLEER SANTRAL KURULAMAZ....

Çevresel faktörler, yüksek maliyetler (Nükleer; Kuruluş maliyeti: 2000 $/KW, İşletme+Yakıt: 1.78 cent/kWh, HES Kuruluş maliyeti: 1200-1500 $/kW, İşletme: 0.2-0.5 cent/kWh) ve dışa bağımlılık dışında, karşı çıkılmasında en önemli nedenlerden biri olan yenilenebilir yeterli kaynaklarımız varken, dünyada demode olmuş nükleer teknoloji ürünü santralların Türkiye'ye pazarlanmasına karşı çıkılması gerekmektedir. Ülkemize Nükleer Santral satmak isteyenlerin İran'la girdiği büyük hesaplaşmanın nedenlerini iyi analiz etmek gerekmektedir

Gerek kuruluş, gerek hammadde, gerek işletme gerekse atık saklama sorunları ve yeterli yenilenebilir kaynaklara sahip olmamız nedeniyle tamamen dışa bağımlı nükleer santrallara karşı olmakla, nükleer alanda bilimsel gelişmeyi desteklemenin ayrı şeyler olduğunu önemle vurgulamak gerekmektedir.

 

SONUÇ

Devletin, yeni yatırımlar yapmayarak ve elindeki enerji santrallarını da özelleştirerek çıkmakta olduğu enerji sektöründe, DSİ ve EPDK tarafından yürütülen HES projelerinin özel sektör yatırımlarına açılması prosedürünün yavaş işlemesi, zaten uzun olan yatırım süresini daha da uzatmakta ve HES yatırımlarını geciktirmektedir. Dolayısıyla tüketim artışına paralel yeni enerji yatırımları yapılmadığı taktirde ufukta enerji krizlerinin olduğu, bu nedenle şimdiden belli lobilerin ve tröstlerin tek çare olarak nükleer santrallar olduğu fikrini yavaş yavaş kamuoyuna empoze etmeye başladığı görülmektedir.

Türkiye'nin, üretilen tüm elektrik enerjisinin 2004 yılında %39'u, 2005 yılında yaklaşık %45'i doğalgazdan üretilerek, al ya da öde gibi ve gaz tedarikçilerinin tek taraflı inisiyatiflerine bırakılmış doğalgaz sözleşmeleri ve uluslararası tahkim kıskacında, enerjide tamamen dışa bağımlı hale getirildiği ve bu kıskaçtan uzun yıllar kurtulamayacağı anlaşılmaktadır. Norveç gibi dünyanın 4. büyük doğalgaz ihracatçısı bir ülke bile, ürettiği elektrik enerjisinin %99.5 ini HES dan elde ederken, Avrupanın 2. HES potansiyeline sahip Türkiye'nin, ürettiği elektrik enerjisinin %45'ini doğalgazdan üretmesinin hesapsız, bilinçsiz ve kasıtlı enerji politikalarının sonucu olduğu görülmüştür.

 

ÖNERİLER

Enerji verimliliği ve tasarrufu konusunda hiçbir adım atılmaması kaynak israfının yanı sıra yurttaşları pahalı elektriğe mahkum etmek anlamına gelmektedir.

Enerji tasarrufu; enerjinin akıllıca kullanışı ile kayıpların en aza indirilmesi, aynı enerji ile daha çok iş yapılması veya aynı iş için daha az enerji kullanılması anlamını taşımaktadır.

Uzun dönemde yapılacak planlama ile sanayiden tarıma her alanda enerji tasarrufu sağlayacak teknolojilere destek verme, güneş, jeotermal, biyokütle, rüzgâr gibi yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanılmasının teşvik edilmesi gelecek için enerji politikalarının esas yaklaşımı olmak zorundadır.

Bilimsel çalışmalar ışığında ülkemizde %30'lara varan enerji tasarrufu potansiyelinin yaklaşık %10~15'lik bir bölümü hiçbir harcama gerektirmeyen, yalnızca bilinçlendirme, yönlendirme çalışmaları ile kazanılabilecek bir oran/büyüklük olarak önümüzde durmaktadır.

Elektrik İşleri Etüt İdaresi Genel Müdürlüğü tarafından yapılan çalışmalar sonucu, sanayi, bina ve ulaşım sektörlerinde yıllık enerji tasarrufu potansiyelinin yaklaşık 3 milyar dolar olduğu tespit edilmiştir.

Bugün resmi açıklamalara göre elektrik dağıtım şebekelerindeki kayıp ve kaçak oranı yüzde 20'leri bulmaktadır. Başka bir deyişle üretilen elektrik enerjisinin beşte biri bakım onarım ve yenileme yapılmadığından tüketime sunulmadan yok olmaktadır.

Kayıp ve kaçakların azaltılmasına yönelik yapılacak yatırımlarla bu oranın AB ülkelerinin ortalaması olan yüzde 6'lar seviyesine çekilmesi mümkündür. Bu sayede yüzde 15'ler seviyesinde yapılacak bir tasarrufla hem elektrik enerjisi kullanımı bu denli lüks bir tüketim olmaktan çıkacak hem de nükleer santral macerasının gerekçeleri ortadan kalkacaktır.

 

EMO 40. OLAĞAN GENEL KURULU ENERJİ KOMİSYONU

Kemal ULUSALER
Necati İPEK
Mustafa KADIOĞLU
Remzi ÇINAR
Suat TEKELİ
Nedim TÜZÜN
Yüksel YAVUZ
Nurettin DEMİRCİOĞLU
Mehmet BAYRAK

 

* TMMOB Elektrik Mühendisleri Odası 40. Olağan Genel Kurul Enerji Komisyonu Raporu

EkleBunu Sosyal Paylaşım Butonu


 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

© 2000-2008
ilker Fıçıcılar
F.U.E.L
Bilim
www . Bilim Bilmek . com

 
arama 
 



yenilik 

Ek Para Kazanma
Internet ek gelir elde etmede en pratik yol için tıklayın.


önemliler 


» KYK Yurtları
» Bursa Yurtları
» Burs Rehberi


anımsatma 


Mail Adresi Bulma
Aradığınız kişinin emailini,
ad soyadını arayarak öğrenin:

www.Turkce-Arama.com



Zengin Olmanın Yolları
Akıllıca Kullanılan Kredi Kartı ile
Para Kazanmak Mümkün

ParaKazanmaYollari.com



Türkçe Arama Motoru
Video, Altyazı, Email, Kişi
ve Site Arama, Yenilenen
Türkçe Arama Motorunda:

www.Turkce-Arama.com


bir not 

Bilim, teknoloji ve diğer alanlarda kalkınabilmek için bir ulusun kaynaklarını kendi içinde tutması zorunludur. Kaynaklarımızı yerel sanayiciye aktararak, yabancı mal almayarak teknolojik kalkınmamızı destekleyebiliriz. Bize hiç gerekmeyecek alanlarda değil, ihtiyaç duyduğumuz alanlarda araştırma yaparak bilimde ilerleyebiliriz.

Türkiye'nin bilimsel hedefleri için tıklayın:
vizyon2023.tubitak.gov.tr


NEDEN NÜKLEER SANTRALLARA HAYIR?


!! DİKKAT !!
Nükleer Santral Dışa Bağımlılığı Arttırır
Yakıt çubuklarının sürekli olarak dışarıdan alınması gerekiyor.


Ücretsiz Kitap için Tıklayın:
Karşılaştırmalı Sümerce ve Türkçe



bir site 


akunar.blogspot.com
akunar.blogspot.com - Çevre ve
Enerji
Enerji, Nükleer Enerji ve Çevre

Enerji, Nükleer Enerji, Çevre, Entropi, Kaos, Termik Santrallar, Bilim, Biliminsanı ve Muhendislik Etiği üzerine yazılar.


bir site 


OnaylamıYorum
onaylayorum

Sizin gönderdiğiniz sizin puanladığınız nitelikli haber ve yorumlar


bir kitap 



Tanrı Yanılgısı
Richard Dawkins

Daha önce insan davranışları, canlılar ve genetik hakkında çok ilginç çalışmaları olan Richard Dawkins'in bu eseri pek çok tartışmaya yol açıyor.


seçilenlerden 

Evrim Teorisi
Robot Sistemlerin Kontrolü
Örnek Temelli Bilgisayar Çevirisi
El-Biruni
Robotik
Pardus'a Göç
Fotovoltaik Modül Üretimi
Burs Rehberi
Değerli Bilim İnsanları


MSN Adresi Bulma
www. Turkce-Arama .com


Didikle Arama Motoru
www. Didikle .com



Şip Şak Çeviri

SipSakCeviri.com
 
Akademik
Makale Çevirisi
Özet Çevirisi
ve
Makale Redaksiyonu

Dosyanızın fiyatını otomatik hesaplatabilir, çevirinin ilerleme durumunu cep telefonunuzdan WAP ile izleyebilirsiniz!...

reklam 

AdBux ile Para Kazanma
Internet ile ek gelir elde etmek için tıklayın.


Turkish - English Translation

Expert Translators
for
Academical
Articles & Theses
Abstracts

SipSakCeviri.com




Linux ile Robotik
Dr Jay Newman

 Robotlara meraklıysanız kaçırmamanız gereken bir kitap.



en çok okunanlar 

Burs Rehberi 2008
Evrim Teorisi
Robotik Ekitaplari
Çeviri Programları
Godel Escher Bach
Neden Nükleer Santrallere Hayır
Türkçe Eğitim Yapılmalı
Değerli Bilim İnsanları
Nükleer Enerjiye Evet mi Hayır mı
Kitap Okuma Alışkanlığı
Robot Sistemlerin Kontrolu
Bilim Dili ve Terim Sorunu
TÜBA Evrim Teorisi Duyurusu
Nükleer Santraller
AKP İlerleme Yönünde Bir Engel



bir karikatür 
Boş ve Dolu - Semih Poroy - Cumhuriyet Gz.
büyütmek için tıklayınız

reklam 



Kriptografi / Şifrelerin Matematiği
ODTÜ Yayıncılık

Şifrelerin matematiksel sistemlerle ifade edildiği kriptografi bilimi


duyurular 

Evrim Teorisi


Bilim Ekitapları


İngilizce Değil Türkçe Eğitim Yapılmalı



köşe yazısı 


"Türkiye'de Bilim Var mı?"

"Berker Fıçıcılar'ın üniversitelirimizdeki bilimsel yeterliliği incelediği yazısı.



bir kitap 



Nanobilim ve Nanoteknoloji
ODTÜ Yayıncılık

Parçaları atomlardan, moleküllerden oluşan bir lego ile kim oynamak istemez ki?



tanıtımlar 



Yapay Sinir Ağları
Prof. Dr. Ercan Öztemel




Dünyayı Değiştiren Beş Denklem
Tübitak Yayınları



Evrim Teorisi
ve Bağnazlık


Evrim Kuramı ve Bağnazlık
Cemal YILDIRIM






Search the Web