|
|||||||||||||
|
|
HALİHAZIR DURUM ANALİZİ
Prof. Dr. A. Nezih ERVERDİAnkara Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi 25.10.2004 Sayın Öğretim Üyesi, Dünyanın, bölgemizin ve Türkiye'nin içinde bulunduğu durumu açıklayan ve sonunda bazı önerilerimi içeren satırları aşağıda bulacaksınız. Fikirlerimiz aynı paralelde olmayabilir, bu durumda beni ya da fikrini söyleyen başkalarını eleştirmek yerine siz de kendi fikirlerinizi belirten birer yazı yazmayı deneyin. Olanı biteni yalnızca seyretmek, kendi köşesinde oturup başkalarının hazırladığı senaryoların figüranı olmayı kabullenmek; başkalarının sizin adınıza konuşmasını beklemek, sessiz kalmak, bir üniversite öğretim üyesinin ülkesine yapabileceği en büyük kötülüktür düşüncesindeyim. Halihazır Durum Analizi Dünyada her devletin milli menfaat ve hedefleri vardır. Milli güvenlik siyaset belgelerinde bunlar açıklanır. Bu hedefler bir başka ülkenin çıkarlarına uygun olmayabilir, gerginlikler ve çatışmalara neden olabilir. Başka ülkelerin menfaat ve hedefleri bizim aleyhimize olduğunda onlara kızmak yerine, bu hedeflerinden vazgeçmelerine yol açacak kadar caydırıcı milli güç unsurlarına sahip olmak esastır. Amerika Bileşik Devletlerinin 21. Yüzyıl milli güvenlik siyaset belgesinde temel iki unsur göze çarpmaktadır. 1.21. Yüzyılda hiçbir ülke ya da ülkeler topluluğunun stratejik güç olmasına izin verilmeyecektir. 2.Bu hedefin sağlanması için önleyici güç kullanımı dahil her yola başvurulacaktır. ABD'nin Türkiye topraklarının da içinde bulunduğu bölge için 3'ü temel, 3'ü de mümkünse ulaşılabilir nitelikte hedefleri bulunmaktadır. Temel hedefler
a.Büyük İsrail'in oluşturulması Daha uzun vadeli mümkünse ulaşılabilir hedefler a.İstanbul merkezli ortodoks devletinin kurulması b.Pontus Rum ve Ege Yunan devletlerinin kurulması c.Konya merkezli hilafet devleti kurulmasıdır. ABD bugünün tek kutuplu dengesini devam ettirebilmek amacıyla Avrupa Birliği'nin önünü kesmeye çalışmaktadır. Bu maksatla aşağıdaki operasyonları uygulamış ve sürdürmektedir. a.1 Euro = 1.6 USD olana kadar doların değeri düşürülecektir. Amaç AB'nin ihracatının azaltılmasıdır. b.Petrol fiyatı 60 dolar ve gerekirse daha da yukarı çekilecektir. Böylece hem AB'nin hem de Çin'in petrole bağımlı ekonomileri büyük darbe alacaktır. Bu arada yeni geliştirilen sıfır CO2 emisyonlu muhtemelen hidrojen yakıtı tüketen motor piyasada daha kolaylıkla satılabilecektir. c.Polonya, Macaristan, Romanya ve Bulgaristan'a yapılan yatırımlar ile ve ikili anlaşmalarla Rusya ile AB'nin arası fiziki olarak açılacaktır. d.Petrol bölgelerine yaklaşmak için sürekli olarak çaba gösteren Almanya'nın Gürcistan'da sağladığı zayıf destek, ABD yanlısı yönetimin iş başına gelmesi ile sona erdirilmiştir. ABD dünyanın değişik bölgelerinde milli siyaset belgelerine uygun faaliyetlerini devam ettirmektedir. Terör bahanesi ile Afganistan işgal edilmiş, böylece uzun vadede Çin'e karşı atlama tahtası sağlanmıştır. Kırgızistan'da ABD üssü açılmıştır. Bu tür faaliyetler giderek artacaktır. Avrupa Birliği yaşayabilmek için bugünün enerji yatakları olan Ortadoğu ve Orta Asya'ya yakın olmak, burada egemenliği tek başına ABD'ye terk etmemek durumundadır. Bu bölgelere en yakın konumda olan ve akrabalık ilişkileri ile Türk Cumhuriyetlerinde etkin olabilecek Türkiye'yi Avrupa Birliği'ne almamak, AB için yapılabilecek en büyük hatadır. Ancak, bağnaz Hıristiyan liderlerin yönetiminde ve geçmişin aşağılık duygusu içindeki Avrupa, büyük güçlü Türkiye görmek istememektedir. Bunun yerine Avrupa birliğine girmek için vereceği tavizlerle zayıflamış ve Kürt-Türk federasyonuna gitmiş bir Türkiye onlara daha uygun gelmektedir. Kendileri sayesinde federatif devlet kurabilmiş Kürtlerin Avrupa'ya, büyük Türkiye'den daha fazla yarar sağlayacağını düşünmektedirler. Geleceğe ait stratejisi henüz tam olarak bulunmayan Avrupa, bugünlerdeki siyasi gelişimlere hazırlıksız yakalanmıştır ve ne yapacağını bilememektedir. Dünyanın Bugünkü Stratejik Durumunun Ülkemizdeki Yansımaları Hem ABD, hem de AB tarafından yukarıdaki sebeplerle zayıflatılmak istenen Türkiye Cumhuriyeti şu anda tarihinin en büyük psikolojik harekatı ile karşı karşıyadır. Özel harp yöntemleri, ilgili ülkelerin istihbarat örgütlerince bağımsız olarak yürütülmektedir. Elde ettikleri başarılı sonuçlar ise her ikisine de yaramaktadır. Toplum bilincinin oluşmasında en önemli organlar olan basın-yayın kuruluşlarındaki kadrolar neredeyse tamamen ele geçirilmiştir. Hangi programların daha sık izlendiğini gösteren decoderler bilhassa varoşlara yerleştirilmiş, böylece varoş kültürü televizyon programlarında egemen kılınmıştır. Dünyanın en seviyesiz programları televizyonları işgal etmiştir. Alt kimlikleri öne çıkaran özendirici diziler her televizyonda en çok seyredilen saatlerde yayınlanmaktadır. Toplumun moral değerleri çökertilmiş, gelenek ve göreneklerin iyi özellikleri unutturulmuş, kolay yoldan zengin olma, köşe dönme gençlerin temel dürtüsü haline gelmiştir. Ülkenin en önemli sorunları yokmuş gibi davranılarak magazin, futbol ve yarışma programları ve mafya dizisi, alt kültür dizileri ile toplum oyalanmakta ve yönlendirilmektedir. Halkın çoğunluğunun ne olduğunu dahi bilmediği Avrupa Birliği Hedefi, toplumun önüne her sorunu çözecek kurtarıcı gibi konmuştur. Karşı çıkan herkes kötü ilan edilmiştir. Siyasetçiler yalnızca görüşmelere başlama tarihi alabilmek uğruna Avrupalı siyaset adamlarının ağır hakaretlerine maruz kalabilmektedir. Türkiye Cumhuriyeti dışişlerinin yanlış politikaları sonucu aşağılanmaktadır. Talabani, Barzani gibi aşiret liderleri Türkiye dışında Türkiye ile anlaştık diyebilmekte ve bunlara yalanlama bizin dışişlerimizden gelmemektedir. Sağda ve solda yerleşmiş ancak aynı merkezlerden yönlendirilen hainler, cumhuriyetin temel ilkelerinin dahi tartışılmasını aynı kelimelerle isteyebilmektedir. Türkiye'yi dinsel ve etnik olarak bölüp parçalama niyeti olan hainler hiç korkmadan fikirlerini söyleyebilmekte, basın organlarında hemen her gün boy göstermektedirler. Bağımsız olduğu söylenen yargımız ise ne yazık ki bunlara gereğince müdahale etmemektedir. Sürekli olarak yapılan dış merkezli müdahalelerle kasıtlı olarak düşük tutulan doların, yaratılacak bir kriz ortamında olması gerekenin çok üzerine fırlatılarak ekonomiye ağır darbe vurması hedeflenmektedir. Doların ani yükselmesi, borsanın aşırı değer yitirmesinin yaratacağı ikinci bir kriz korkusu birçok yetkiliyi mevcut durumu eleştiren açıklamalar yapmaktan kaçınmaya mahkum etmiştir. Sessizlik topluma egemen olmuştur. Borsanın ekonomimizin neredeyse yüzde biri bile olmadığı gerçeği basın tarafından halktan gizlenmekte, tamamıyla kumar niteliğinde olan borsa faaliyetleri ekonomimizin temel göstergeleri olarak halka sunulmaktadır. Paraları ve hisseleri ile hiç çalışmadan sürekli para kazanmayı isteyen bir avuç asalak insanın çıkarları Türkiye'nin çıkarlarının önüne geçmiştir. Bu durumu eleştirecek yetkili organlar basın tarafından derhal "anayasayı fırlattı" konumuna sokulacak ve sahte olarak iyi gittiği söylenen ekonomiyi batıran ilan edilecektir. Hilafet devleti özlemi duyanlar AB'nin özgürlük ortamının kendilerine bunu sağlayacağını düşünerek en büyük AB yanlıları olmuşlarıdır. Patrikhanenin ruhban okuluna müsaade edilmesini isteyenler, bunu gelecekte tarikat ve cemaatlerin okullarına da izin çıkmasının gerekçesi yapmayı hedeflemektedirler. Fener Rum Patriği arkasındaki ABD ve AB desteği ve dur diyecek kimsenin olmamasının verdiği güvenle açıkça "Ekümeniklik" yani devlet içinde devlet olma isteğini dile getirebilmektedir. Türbanın serbest olmasını isteyenlerin asıl niyeti rejimle çatışma halinde olmaktır, çünkü siyasi getirisi yüksektir. Özel okullar ve özel üniversitelerde türban serbest olsun diyenler başarılı olurlarsa bu defa Türkiye'nin önüne kara çarşafla üniversiteye gitmek isteyenler de gelecektir. Avrupa Birliği Eğitim ve Gençlik Programlarından birisi olan YOUTH programı da yine birçok tuzağı içermektedir ve ne yazık ki devlet kurumları ve üniversitelerle işbirliği ile yürütülmeye çalışılmaktadır. Asla dost olamayacak olan Rum ve Yunan devletleri, bir taraftan silahlanmaya devam ederken, diğer taraftan her şeyi vermeye hazır siyasetçilerden koparabildiklerini koparmaya çalışmaktadır. Kıbrıs'ta ve Ege'de bu gelişmeler böyle sürerse önümüzdeki 4-5 yılın bitiminde Kıbrıs ve Ege'de hava üstünlüğün kısmen kaybedilmiş olması nedeniyle ağır bedel ödeyeceğimiz ama asla kaybetmeyeceğimiz çatışmalar beklenmelidir. Bu durum siyasi olarak yine Türkiye'yi zora sokacaktır. Daha sayılabilecek, söylenebilecek ama yazılamayacak çok şey vardır, tartışıldıkça bunlar çoğalacaktır.
Yapılması Gerekenler
Henüz gecikmedik. Bu ülke bizim ve 1919'dan daha kötü şartlarda değiliz. Yeter ki birlik olalım, birliğin doğurduğu gücün farkına varalım. Saygılarımla,
Prof. Dr. A. Nezih ERVERDİAnkara Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi 25.10.2004 Bu yazı www.paylasim.sevgisi.com 'dan alınmıştır .
© 2000-2008 |
|