|
|||||||||||||
|
|
Stratejik TeknolojilerHaluk Geray11,18,25 Ağustos 2004 - Birgün Gazetesi11/08/2004 Geçtiğimiz haftaki yazımda, Vizyon 2023 Teknoloji Öngörü çalışması sonunda ortaya çıkan taslak Strateji Belgesi'nin yayımlandığından söz etmiş ve belgede yer alan önerileri bu hafta yazacağımı belirtmiştim. Bildiğiniz gibi gelişmiş ülkelerin kapitalist birikim sürecinde değer zincirinin yüksek katma değer içeren bölümlerinde odaklaşarak birikimi sağlama stratejilerine yanıt üretmek, ancak nitelikli iş gücüne dayalı yüksek katma değeri yaratacak bilgi temelli bir Türkiye yaratmaktan geçiyor. Bu nedenle bilim ve teknoloji politikasını, ekonomi ve diğer toplumsal politikalarla uyumlaştırmak şart. Tartışmaya açılan taslak strateji belgesi (http://vizyon2023.tubitak.gov.tr/), bütün olarak değerlendirildiğinde en önemli unsurlardan birincisi bilimsel ve teknolojik araştırma için (Ar-Ge) kaynak ayrılmasına yönelik bölümler. Türkiye, geçtiğimiz yılların istatistiklerine göre GSYH'sının ancak yüzde 1'ini bu alana ayırmış. Oysa bu oran "akıllı" ülkelerde çok daha yüksek. Taslak belgede bu alanda çeşitli istatistiki çalışmalar yapılmış ve 2023 yılında bu günkü Avrupa Birliği (15) ülkelerinin ortalamasını tutturmamız gerektiği vurgulanmış. Taslak belgenin can alıcı bölümleri arasında odaklanmayla ilgili olanlar var. Nitelikli işgücü ve yüksek katma değer zincirlerinde yer alabilmek için bilgiye dayalı ürünlere sahip olmanız gerekiyor. Örneğin, şimdi olduğu gibi asgari ücretin altında emeğin ürettiği iç giyim yerine, markası olan ürünlere yönelmek bunun ilk adımı olabilir. Ancak daha büyük sıçrama, eğer 5 yıl sonra birileri, havadaki ısı değişimine göre rengini değiştiren giysiler üretecekse, sizin de onu kendi teknolojinizle üretebilecek biçimde yetkinleşmenizle mümkün. İşte odaklanma burada ortaya çıkıyor. Taslak belgede, ilerideki yıllarda çeşitli katma değer alanlarında söz sahibi olabilmek için gerekli stratejik teknoloji alanları belirlenmiş. Yani, odaklanılmış. Belgede, sekiz ana grupta toplanmış 37 öncelikli stratejik teknoloji alanı saptanmış. Sekiz ana sınıf şunlardan oluşuyor: biyoteknoloji/genetik, mekatronik, nanoteknoloji, bilgi ve iletişim teknolojileri, enerji ve çevre teknolojileri, malzeme teknolojileri, tasarım teknolojileri ve üretim teknolojileri. Unutmamak gerekiyor: bu stratejik teknoloji alanları, hedefi gerçekleştirmek için saptanmış olan yüzlerce katma değer yaratma alanında söz sahibi olmak için gerekli. Bu yazıda sekiz alandan sadece bir tekini tanıtabileceğiz: mekatronik. Mekatronik teknolojileri aslında makine ve elektronik alanının bir araya gelmesine işaret ediyor. Bu, makine mühendisliği, elektronik mühendisliği ve bilgi işlem üzerine kurulu çok disiplinli alanın temel ilgisi "otomasyon", özellikle de imalat sanayisinde... Taslak strateji belgesinde mekatroniğin staratejik olarak belirlenen üç alt sınıfı sayılmış. Bunlar, MEMS (Mikroelektronik Mekanik Sistemler); robotik ve otomasyon yanında mekatroniğin temel dayanakları olan jenerik alanlar. Robotik ve otomasyon daha bilinir alt sınıfı oluşturuyor. Biz MEMS üzerinde duralım. Mikro, sözcüğü metrenin milyonda birini anlatmak için kullanılıyor. Günümüz teknolojisinde üretilen bütün yarıiletken ve tümdevrelerin ölçeği mikrometre düzeyinde. Halen üretilmekte olan MEMS ürünlerinin boyutları 1 milimetre ile 1 mikrometre arasında değişiyor. Pek çok MEMS ürünü günümüzde kullanılmaya başlandı. Örneğin inkjet yazıcıların mürekkebi kağıda püskürtmesi işlemini bu "makineler" yapıyor. Arabalarda kullanılan hava yastıklarının tetiklenmesi mekanizmalarında da MEMS ürünleri var. Bazı tür projeksiyon ekranların her bir noktasını bir MEMS makinesi hareketlendiriyor. Beş on yıl sonra neler olabilir derseniz, insan vücuduna yerleştirilen görünmez MEMS'lerin kişilerin gereksinme duyduğu anda ilaç salmalarını düşünebilirsiniz. Böylece kimse "dört saatte bir" gibi bir zorunluluğu hissetmeyecek. Bu makineler ilacı ne kadar gerekiyorsa o kadar salacak. Belki de hasta olmadan bu makinelerden bedene yerleştirilecek. Hastalığı hissedince, ilacı salgılayacak. Mikro düzeyinin daha altında ne var? Onu da gelecek hafta ele alalım. * * * 18/08/2004 Vizyon 2023 Teknoloji Öngörü çalışması sonunda ortaya çıkan taslak Strateji Belgesi'nde yer alan stratejik teknolojiler arasında sayılan teknolojilerden mekatronik ve MEMS (mikro elektro mekanik sistemler) üzerinde geçtiğimiz haftaki yazıda durmuştuk. Bu kez nanobilim veya nano teknoloji üzerinde duracağız. Nano düzeyine inildiğinde, 1 nanometre 1 milimetrenin milyonda biri oluyor. Fiziksel olarak bu kadar küçük bir boyuta inildiğinde atomlardan ve molekülden söz etmeye başlıyoruz. Nanoteknolojinin beklenen etkilerinin görülmesi bu düzeydeki işleyişin çözülmesinden geçiyor. Daha yukarı düzeylerde bilinen fiziksel olgular yerine, nano düzeyine inildiğinde başka dinamikler egemenlik kuruyor. Bu egemenlik yapılarında etkili olanların başında kuantum ve yüzey gerilimi etkileri geliyor. En geniş anlamında nanoteknolojinin gerçekleşebilmesi için atomlar veya molekül düzeyinde tam kontrol kurabilmek şart. Henüz bu başarılabilmiş değil. Konuyu ilk dile getiren kişi olarak Nobel ödüllü ünlü fizikçi Feynman olarak kabul ediliyor. Feynman, Britanika Ansiklopedisi'nin tamamı bir iğne başı büyüklüğündeki alana nasıl yazılabilir sorusundan hareketle nano ölçeğe ulaşıyor. Feynmana göre yazı yazmak için o gün kullanılan araçların 10'nda 1'i büyüklüğünde araçlar yapmaktan ve bu araçları kullanarak da 100'de 1'i büyüklüğünde araçları yapmaktan ve sonra aynı şekilde.... Konuşmasında küçültme işleminin devamında öyle bir noktaya gelineceğini (atomlar düzeyi) o noktada artık aletlerinin tasarımının gerçekleşmesi için bildiğimiz kurallar dışında başka kuralların devreye girmesi gerektiğinden söz ediyor. Atomlar veya molekül düzeyindeki yapıların tam kontrolü sağlandığındaysa, neler olabileceğini hayal etmek bile zor. Ancak fikir vermesi açısından karbon nanotüplerden söz edebiliriz. Bildiğiniz gibi bugünkü televizyon ve bilgisayar ekranları Katod Işıklı Tüpler (CRT) olarak biliniyor. Karbon nano bilimi kullanarak nanotüplerden geliştirilen Saha Yayılımlı Tüp (FET) ise, bugün kullandıklarımızdan çok daha parlak, neredeyse gözardı edilebilir enerji kullanan ve ağırlıkları da çok daha hafif olan ekranların üretimine geçilmesi ve piyasaya çıktığında eskilerinden daha ucuz olması sonucunu doğurabilir. Yukarıda verilen tek bir örnek, nano düzeydeki dinamiklerin açıklanması ve sonrasındaki gelişmelerin neredeyse buhar gücü veya elektrik kadar önemli bir devrime yol açacağının göstergesi. Bu tür teknolojilere "jenerik" veya Türkçesiyle doğurgan teknolojiler deniyor. Bunlar aynı zamanda yıkıcı teknolojiler, çünkü o zamana kadarki üretim paradigmanızı bırakmanız, yenisine geçmeniz gerekiyor. Bunu yapabilmek için de teknolojiye egemen olmanız lazım. Türkiye gibi ülkeler açısındansa gelişmeler hem fırsat hem tehdit içeriyor. Bugünden çalışmaya başlayıp, egemen olursanız; sanayi devriminde kaçırdığınız fırsatı yarın yakalayabilirsiniz. Onun için Vizyon 2023 Taslak Strateji Belgesi, nano teknolojiyi stratejik sekiz ana sınıftan biri olarak tanımlıyor. Neden fırsat olduğunu somutlayalım. Türkiye'de siyah beyaz televizyon döneminde, ekran üreticileri siyah-beyaz CRT tüpleri kullanmak durumundaydı. Tüp televizyonun en pahalı parçası. Bugün de öyle. Bilgisayarların en pahalı parçalarından biri ekran. Türkiye, bu teknolojiye egemen olmak için tam siyah beyaz CRT teknolojisini edinip üretmeye başladıktan bir yıl sonra, bir gecede alınan bir kararla renkli televizyon yayınına geçildi. Çünkü bilim ve teknoloji politikası göz önüne alınmamıştı. Ne mi oldu? Bugün Avrupa'ya dışsatım yapıp o pazarın neredeyse yarısına hakim olan Vestel, Beko gibi firmalar bugün de renkli tüp üretemedi. Onun için de dışsatımda düşük katma değer oranı söz konusu oldu. Demek ki nano bilime egemen olmaya çalışırsak, nanotüp kullanan yeni kuşak ekranlarda Türkiyeli üreticilerin de yüksek katma değer oranına ulaşması mümkün olabilir. Bu, nano bilimden türetilebilecek tek bir örnek. Daha neler var... * * * 25/08/2004 Vizyon 2023 Teknoloji Öngörüsü çalışması sonunda ortaya çıkan taslak Strateji Belgesi'nde yer alan stratejik teknolojiler arasında sayılan mekatronik/MEMS (mikro elektro mekanik sistemler) ve nano teknoloji üzerinde geçtiğimiz haftaki yazıda durmuştuk. Belgede yer alan stratejik teknolojilerden biri de biyoteknoloji ve gen teknolojileri. Biyoteknoloji ve gen teknolojilerinden söz edince, gündelik kullanımda insanın aklına hemen genetik kopyalama geliyor. Aslında uygulamalar bununla sınırlı değil. Biyoteknoloji, çoğunlukla moleküler biyolojinin, yeni sınai uygulamalar amacıyla mikroorganizmalar geliştiren dalı olarak tanımlanıyor. Örneğin tarımsal mücadele amacıyla bazı bakterilerin üretilmesi bu alana giriyor. Gen teknolojileri konusunda en önde gelen dallardan biri rekombinant DNA teknolojileri. Rekombinant DNA teknolojileri, DNA moleküllerinin parçalarına ayrılması ve farklı organizmalardan alınmış parçaların bir araya getirilmesi işiyle uğraşıyor. Tabii bu işi becerebilmek için ulusal gen kaynaklarının ve biyo-çeşitlililiği sağlayan türlerin korunması, haritalanması ve ulusal gen bankalarında saklanması şart. Sadece Türkiye'de olan yerel bir bitki türünün DNA'sı, belli bir amacı gerçekleştirebilmek için vazgeçilmez önemde olabilir. Bunun belli bir toplumsal veya ekonomik yarara dönüştürülmesi içinse araştırma programları sürdürmeniz gerek. Genombilim, organizmadaki bir set kromozomun DNA dizilişinin tamamını ortaya çıkartmaya çalışıyor. Bu konudaki en önemli projeyse İnsan Genomu Projesiydi. Projenin amacı insan genomunun haritalanması ve dizilişinin öğrenilmesini içeriyordu. Bilimkurgu filmlerindeki insan yaratma temalarıyla yakından ilişkili bir çalışma. İşlevsel genomik, genlerin ve onların çıktılarının biyolojik işlevlerini belirlemeye çalışırken; yapısal genomik proteinlerin üç boyutlu yapılarını saptayabilmeyi amaçlıyor. Gelelim çok konuşulan kopyalama meselesine. Herhangi bir biyolojik yapının (gen, hücre, organizma) kopyalanması çalışmalarında iki tür ön plana çıkıyor Bunlardan birincisi kalıtımsal klonlama, ikincisiyse terapötik (therapeutic) klonlama. Birincisi, bir anne rahmi aracılığıyla bütün bir organizmanın bütünüyle yaşayan kopyasının yapılması anlamına geliyor. İkincisindeyse, örneğin, hastaların özellikle kök hücrelerinden türetilmiş yapıların üretilerek yeniden hastaya nakledilmesi söz konusu. Karaciğer nakli yapılması gereken bir hastanın kök hücresinden sağlıklı bir karaciğer üretilmesi ve onun hastaya nakledilmesi. Yukarıda vurgulanan kavramların tamamı, strateji belgesinde stratejik teknolojiler olarak biyoteknoloji/gen teknolojileri ana sınıfında sayılıyor. 21. Yüzyılın teknolojisi olarak görülen bu alanlarda, Türkiye'nin başta sağlık ve tarım olmak üzere tüm alanlara yayılan uygulamalarla toplumun yaşam kalitesinin ve refah düzeyinin yükseltilerek bölgesinde ekonomik ve teknolojik liderliğe soyunması öneriliyor. 11,18,25 Ağustos 2004 Kaynaklar:
© 2000-2008 |
|