Türkçe Bilim Sözleri; Bir Deneyim
Bu yazıyı okuyanlar önce şunları okudular:
Türkçenin yapısal olanaklarından, zenginliğinden ve güzelliğinden
yararlanılmalıdır.
Sözcük gömüsündeki kök ve ek biçimbirimlerin zenginliğiyle, Türkçe bütün diller
içinde
sözcük türetme olanakları bakımından en önde gelen dil konumundadır.
Prof. Dr. Aydın Köksal
Türkçe bilim dili olur mu? Bunca hızlı gelişen teknik bilimlerde bilim sözleri ya da terimlerle ilgili sorunu nasıl çözeceğiz?" gibi sorular, Atatürk'ün Dil Devrimi'ne karşın, bugün de Türkiye'deki bilim ve öğretim çevrelerinde gündemdedir. Öğretim düzenimizin yetersizliği dolayısıyla, bilimi, genel yaşamdan kopuk, erişilmez bir "yücelik" gibi görenlerimizin kendi kendilerine sormaları gereken soru şu olmalıdır: Biz Türkler, bilim ve teknik bilimi, başka bir deyişle mesleklerimizi, kendi aramızda doğrudan iletişim kuramadan nasıl uygulayabileceğiz?
Genç bir elektronik mühendisi olarak, 1966'da işe başladığımda, bir dil ve iletişim sorunuyla karşılaştım. Bilgi işlem yerine o zaman malûmat prosesingi deyimi kullanılıyordu. Konuşma dilinde ise İng. data processing ya da Information processing, memory, computer gibi evrensel olduğu varsayılan bilim sözleri ya da terimler kullanılıyordu. Bunların evrensel olmadığını Fr. traîtement de l'information, memoire, ordinateur ya da Alm. Datenverarbeitung, Speicher gibi sözcüklerin varlığından biliyordum. Avrupa'da, Ortaçağ'ın sonunu getiren Yenidendoğuş ve Yenidenbiçimleyiş'in temelinde yatan yönelişin, her ulusun kendi anadilini bilim dili olarak kullanmaya başlaması olduğunu bildiğim gibi, Atatürk'ün Türk aydınlanmasının temelini, Dil Devrimi'yle birlikte attığını da kuşkusuz biliyordum. Böylece mesleğimi Türkçe konuşma isteğiyle, bilgi işlem, bellek konumu, işlem, komut, kütük, tutanak, yazıcı, veri, iletişim, donanım, yazılım gibi adlandırmaları terim olarak düzenli biçimde kullanmaya başladım.
Bu bir denemeydi. Belki 20-30, belki 100 kavramın Türkçe karşılığını, bütün öteki çağdaş, uygar ulusların yaptıkları gibi, kendi anadilimin sözcüklerinden yola çıkarak türetip çevreme önermek durumundaydım. Bunlardan yalnızca birkaçının tutması bile başarı olurdu.
Bu girişimdeki itici güç, bilişim mesleğini Türkiye'de başarıyla uygulayabilmek, bu yeni mesleği Türkiye'nin kalkınmasını sağlayacak bir kaldıraç gibi kullanabilmekti.
Başlangıçta durum
Çalıştığım bilgisayar firmasının müşterileri bilgi işlem sözcüğünü hemen benimsediler. Bununla birlikte, "memory demesek bile hafıza demeliyiz, bellek olmaz" dediler; ama "bellemek yerine hafızlamak demeyi mi yeğlersiniz?" deyince hemen gerilediler... Müşterilerden oluşan bir çevreye verdiğim ilk kurslarda, birlikte çok büyük bir başarı elde ettik: Sivil ve asker kesimde 3-4 kez bu konularda kurs görmüş yeni meslektaşlarımın, "programlama deyince ne olup bittiğini işte şimdi anladık" diye büyük bir coşkuyla bana sarılmalarını unutamam. Bir yıl içinde bu yeni meslek çevresinin aranan kişisi oldum. Çünkü Türkçeye yaslanarak sağladığımız iletişim köprüsüyle, çözümsüz gözüken bütün kavramsal sorunları bir bir çözdük. Mesleğimiz dışından, elektronik mühendisi, fizikçi vb. bilim adamlarımızın çoğunluğu ise ürettiğim yeni sözcüklere tepki gösterdiler: "Enformasyon ayrı bir kavramdır, bilgi değildir; üstelik bilgi olsa da bilgi işlem deyimi ev kapı gibi bozuk bir yapı... Evin kapısı, bilginin işlenmesi demek zorundasın; Türkçeyi bozuyorsun" dediler. Oysa ben bilgi işlemek eyleminden doğrudan ad yaparak terim ürettiğimi savunuyordum.
Bugün bilgi işlem sözcüğü benim için bir mücevher değeri taşıyor. Önerdiğim donanım, yazılım, bilgisayar, bilişim gibi yaklaşık 2.500 sözcüğün hepsi tuttu.
Amaç, kapsam ve sözün bireyselliği
Bu yazının amacı, 1966'da tek başıma giriştiğim, ama 35 yıldır bütün bilişim meslek çevremle birlikte sürdürdüğüm bir deneme'den elde edilen sonuçları, başka mesleklerde uğraş veren çağdaşlarıma ve gelecek kuşaklara aktarmaktır.
Denemenin kapsamını, daha başlangıçta bilgi işlem ya da daha geniş kavram olarak bilişim teknikbilimi'yle iyice sınırlamıştım. Gerekçemi "işimizi iyi yapmak" biçiminde dile getirdiğim gibi, başkasının işine de hiç karışmadım. Matematik, elektronik, dilbilim gibi alanlarda, sorulduğunda birkaç önerimi ilgilenenlere söylemiş olsam ya da yazılarımda sırası geldiğinde kullanmış olsam da, doğrudan uygulayıcısı olmadığım konuları titizlikle ve bilinçle, bu deneme kapsamı dışında tuttum.
Prof. Dr. Aydın Köksal kimdir?
1940'ta İstanbul'da doğan Dr. Köksal, kuruluşuna katıldığı Hacettepe Üniversitesi'nde Bilgi İşlem Merkezi'ni (BİM) kurdu, yönetti (1967-80). HÜ Bilgisayar Bilimleri Doktora Programı'nı başlattı (1974). ÖSYM/BİM'i kurdu, yönetti (1974-87). HÜ Bilgisayar Bilimleri Mühendisliği Bölümü'nü kurdu (1977); Başkanlığını yaptı (1980-85).
Çalışma yaşamı boyunca yoğun biçimde zaman ayırdığı gönüllü hizmetler şunlardır: Türkiye Bilişim Derneği'ni kurdu, yönetti (1971-75; 1981-87); Bilişim dergisini yayımladı; Türkçe bilişim terimlerini geliştirdi. Kamu İktisadi Kuruluşlarını Yeniden Düzenleme Komisyonu Bilişim Altkomisyonu üyeliği (1971); DPT Elektronik Bilgi İşlem Sürekli Özel Uzmanlık Kurulu üyeliği (1975-86) ve Başkanlığı (1977-78) yaptı; Başbakanlık Danışmanlığı'nda (Devlet Durum Merkezi) bulundu (1981-82). Türk Dil Kurumu üyeliğine (1975), Yönetim Kurulu üyeliğine ve Terim Kolu Başkanhğı'na seçildi (1982-83). TÜBİTAK Bilim Adamı Yetiştirme Grubu Yürütme Kurulu üyeliğine seçildi (1984-87). Dil Derneği'nin kurucu üyeliği, Genel Yazmanlığı (1987-88) ve yönetim kurulu üyeliği yaptı (1987-92). Birleşmiş Milletler, UNESCO, SPIN, OECD, IFIP vb. uluslararası örgütlerde, yurt dışında Türkiye'yi 22 kez temsil etti.
Şimdi, Ankara'da 1985'te kurduğu yazılımevi Bilişim Limited'i yönetmektedir.
Bir de burada şunu belirtmeliyim: Türkçe bilişim terimleri üretme ve bunları mesleğimi uygularken kullanma çabamı, Türkiye Bilişim Derneği (TBD) Başkanı, Hacettepe Üniversitesi (HÜ) Bilgi İşlem Merkezi Müdürü ya da Bilgisayar Bilimleri Mühendisliği (BBM) Bölüm Başkanı olarak yönetme onurunu taşıdığım hiçbir örgütte, ne de katıldığım ya da yönettiğim herhangi bir başka çalışma takımında, çevreme baskı yaparak benimsetmeye kalkışmadım. Konuya, gerekçemi tartışarak, çevremdekileri uyarmaya, inandırmaya, onlara kendimi ve söylemimi sevdirmeye çalışarak yaklaştım.
Çevremi gücendirmemeye, hiç kimseye saygısızlık, anlayışsızlık etmemeye çok özen gösterdim. Bununla birlikte, kendi Türk kişiliğim gereği, özen gösterdiğim bireysel söz'ümü özgürce kullanmaktan da geri durmadım, bu konuda hiç ödün vermedim. Descartes'ın dört yüz yıl önce yaptığı gibi, "doğru olduğunu açık seçik anladığım yöntemi" bir gün savsaklamaksızın özenle uyguladım.
Başarının vazgeçilmez koşulları ve yöntem
Bilişim terimlerinin Türkçe kök ve eklerden türetilmesi ile ilgili çalışmaların başlangıcında benimsediğim yöntem, bir mühendis olarak mesleğimizi uygularken ve öğretirken yaşadığımız olaylar ve içinden geçtiğimiz koşullarla sürekli bir biçimde sınandı, geribildirim ve deneyimle gelişti; sonuçta önerilerimizin bugün tutarlı bir "Türkçe Bilişim Terimbilimi" biçiminde ulusal düzeyde benimsenmiş olmasına bakılırsa, "yetkinleşti" bile diyebiliriz. Öte yandan bu yöntemin gelişme sürecinde, bilim sözleri üretme çabasında "başarının vazgeçilmez koşulları" olarak değerlendirdiğimiz gözlemlerimizi de, bu yöntemi iyice tanımlayabilmek amacıyla, burada açıklamamız gerektiğine inanıyorum.
- "Bilim sözü" ya da "terim" kavramı doğru tanımlanmalıdır. Terim, yalın ya da çok karmaşık bir bilimsel/teknikbilimsel tanımı, hiçbir belirsizliğin söz konusu olmadığı bir kesinlikte, bütünüyle içinde taşıyan bir sözcüktür. Bir nesne ya da kavramın bilimsel adı olması, bir terimi, dilbilgisi ve sözdizim bakımından, genel dildeki herhangi bir sözcükten ayrı kılmaz. Örneğin kurşun sözcüğü hem genel dilin bir sözcüğüdür, hem de bir bilim terimi. Bu sözcüğün halk dilinde bir renk adı olarak kullanılması, bir nesnenin ağırlığını belirtmede kurşun gibi ağır deyiminde, bir kişinin sağırlığını belirtmede kurşun gibi sağır deyiminde ya da ozanın dilinde durumun önemini, koşulların güçlüğünü anlatmak üzere hava kurşun gibi ağır dizesinde kullanılması, bu sözcüğün bir fizik ve kimya terimi olmasına engel değildir. Tam tersine, anadilinin böylesine çok yönlü, derin çağrışımlar yaratabilen sözcüklerini bilim sözü olarak da kullanabilen bir ulus, bilimin inceliklerini de kuşkusuz derinlemesine anlar, iyice özümser. Böylesine bir anlayış olmadan bilimde yaratıcılık olmaz.
- Tutarlı ilkeler başlangıçta doğru olarak saptanmalıdır. Bilişim terimlerini türetirken benimsediğim ilkeleri, aşağıda ayrı başlık altında sunuyorum.
- Başka ulusların deneyimlerinden yararlanılmalıdır. Anadilinin sözcüklerinden terim türetme yolunda Fransızca, İngilizce, Amerikan İngilizcesi, Almanca, İtalyanca, İspanyolca gibi, dillerini bilim dili yapmayı başarmış ileri ulusların bu başarıya ulaşmak için benimsedikleri ilke, yöntem ve yaklaşımları ayrıntılı bir biçimde inceleyerek, bildiğim bu dillerde kazanılmış deneyimden büyük ölçüde yararlandım. Buna ek olarak Macarca, Norveççe, Japonca, Arapça, Elence (Yunanca), İbranca gibi bilmediğim ulusal dillerde yürütülen terim çalışmalarına ilişkin olarak da, yöntem ve ilkeler düzeyinde bilgi edindim. (1,2)
- Türkçenin yapısal olanaklarından, zenginliğinden ve güzelliğinden yararlanılmalıdır. Bilim ve öğretim dili olarak geçmişte Türkçenin gösterdiği gelişmenin incelenmesi çok öğreticidir. (3) Sözcük gömüsündeki kök ve ek biçimbirimlerin zenginliğiyle, Türkçe bütün diller içinde sözcük türetme olanakları bakımından en önde gelen dil konumundadır. (4) Max Müller Türkçeyi şöyle övmüştür: "Türkçenin bir dilbilgisi kitabını okumak, bu dili öğrenmek niyetinde olmayanlar için bile gerçek bir zevktir. Türlü dilbilgisel biçimlerin belirtilmesindeki ustalık, ad ve eylem çekimi sistemindeki düzenlilik ve bütün dil yapısındaki saydamlık ve kolayca anlaşılabilme yeteneği, insan zekâsının dil aracıyla beliren üstün gücünü kavrayabilenlerde hayranlık uyandırır... Türk dilinde her şey saydamdır, açıktır. Dilin iç ve dış yapısı, billur bir arı kovanı yapısını seyrediyormuşuz gibi ortadadır... Türk dili, seçkin bir bilginler kurulunun uzun bir çalışma ve oylaşmasıyla yapılmış sayılacak düzgünlüktedir. Ne var ki, hiçbir kurul... [böyle] güzel bir dil yaratamazdı." (5)
- Terim türeten kişi, hem ilgili bilim alanının uzmanı olmalı, hem de Türkçeyi (ve örnek olarak üzerinde çalıştığı bilim dillerini) kökenbilgisi, biçimbilgisi, anlambilgisi ve sesbilgisi düzeylerinde derinlemesine incelemiş, öğrenmiş olmalıdır.
- Terim türetirken, iletişimin sağlanması için önkoşul olan artıklık kavramı göz önünde tutulmalıdır.
(6)
- Zayıf, karmaşık, sevimsiz ya da duraksamalı bir çözümü öneri olarak ileri sürmekten kaçınılmalıdır. Yeni terim önerisinin, çok sayıda seçenek üzerinde yoğun bir hazırlıktan sonra açıklanması, ivecen davranılmaması gerekir.
- Her yeni terim önerisi için, arayış aşamasında, yoklamalarla, her düzeyde çeşitli kullanıcı çevrelerinden geribildirim alınmalıdır. Bu yoklamalarda, terimlerin anadilinin sözcüklerine dayalı olarak türetilmesi düşüncesine karşı çıkanlardan geribildirim almaya çalışmak yanıltıcı ve umut kırıcı olur. Kendi anadili içinde yabancı sözcükleri yadırgamadan kullanma kolaylığını benimseyenlerle bu konu hiç tartışılmamalı, onlarla iletişimde, arada çeviri köprüleri de kullanılarak herkesin kendi bireysel söz'ünü konuşmasıyla, bilimsel özde anlaşabilmenin sağlanmasına çalışılmalıdır. Bağnazlık dışında, zaman hep anadili çizgisindeki çevirmensiz kolay çözümü geçerli kılacaktır.
- Uygun terim bir kez seçildikten ve küçük de olsa Türkçeyi seven, sağduyulu, bir çevrede benimsendikten sonra süreklilik ve vazgeçmeme çok önemlidir. Yenilik ancak zamanla yerleşir.
Yerleştirme
Yeni terimlerin, ilkin öneren bilim insanı ya da bilim çevresi olmak üzere, Türkçeye özenen öncü bilim adamlarınca kullanılmaya başlamasıyla, standart Türkçe terimler olarak ulusun çoğunluğunca benimsenip yerleşmesi arasında, yeni bir bilim adamları kuşağının yetişmesine olanak verecek biçimde, uzunca bir zaman geçmesi doğaldır. Yeni terimlerin özenle seçilip doğru bilimsel yöntemlerle önerilmesi ne denli önemliyse, bu yerleştirme döneminde doğru yöntem ve yaklaşımların benimsenmesi de o denli önemlidir.
- Yeni terimlerin, ilgili bilim alanının yenilikleriyle birlikte, bütün öğretim ortamları, uygulama merkezleri, meslek dernekleri ve benzeri gönüllü örgütlerle basın-yayın ortamında, yığınsal iletişim araçları ortamında (ya da medya'da) gündemde tutulması önemlidir.
- Yeni terimlerin, gündelik dilde, sözlü ve yazılı ortamlarda kullanılmaya başlaması, ilk adımda yayınlanacak bir sözlükten daha önemlidir.
- Yeni sözcük/terim listeleri düzenlenip ilgili çevrelere dağıtılabilir ya da bilimsel/teknikbilimsel yazıların, raporların ekinde birer terim listesine yer verilebilir. Yazılı metin içinde yeni terimden sonra ayraç () içinde yabancı sözcüğe ya da beğenilmeyen eski terime yer vermeyi önermiyorum. Bu, okuyucuyu tembelliğe itiyor, yeni terimin eğreti gibi görünmesine yol açıyor. Bunun yerine yeni terimin tanımım metin içinde vermek, gerekirse ayraç içinde (Fr. terme, İng. terim) biçiminde yabancı dildeki karşılıklarını göstermek, kullanılan sözcüklerin ve metnin güvenilirliğini arttırıyor.
- Sözlük yayınlamada çok erken davranmamalı, geç de kalınmamalıdır. Yerleşme olasılığı düşük önerilerin sözlüğe doldurulması, sözlüğün güvenilirliğini azaltacağından, sağlam önerilerle yetinilmeli, gerekirse sözlüğün kapsam bütünlüğünde eksiklikler göze alınmalıdır.
- Yeni terimleri kullanan bilimsel/teknikbilimsel bir yazının toplam niteliğinin yüksek olması çok önemlidir. Hem bilimsel/teknik içerik bakımından, hem genel dilin kullanımı bakımından yazının özlü, kolay anlaşılır, iz bırakıcı nitelikte olması sağlanmalıdır. Bu gerçekten çok özenli bir bilim adamlığı ve yazı işçiliği gerektirir. Bu tutarlılığın sözlü iletişimde de sağlanması gerekir.
- Gündelik dilde, iş görüşmelerinde ve söyleşilerde de sözün açıkça anlaşılması amaçlanmalıdır. Dolayısıyla, yeni sözcüğü kullananın, ne demek istediğini bütün olanakları kullanarak (İng., Fr., Latince, Osmanlıca, kökenbilgisi, halk deyişi ve ayrıntılı anlatımla) açıklayabilmesi gerekir. Bundan sonra yeni sözcüğün her geçişi, sözcük iyi bir çözümse, onu belleklere yerleştirecektir.
- Alçakgönüllü olmak, uzmanca yaratıyı, gündelik yaşamda kişisel öneri niteliğinde bireysel söz olarak her kullanışta yeniden halkın onayına sunmak gerekir. Bu yolda başarı için de, halkın genel dilinden çözümler türetmiş olmak gerekir.
İlkeler
- Olabildiğince Türkçe kök ve ekler kullanılmalı; bir terim ya da sözcük için karşılık aranırken, yabancı dilden gelen karşılıklar yerine doğrudan Türkçe olanlar seçilmeli.
- Üzerinde çalışılan bilim alanında ya da başka bir bilim alanında, araştırılan kavram ya da yakın bir kavram için daha önce önerilmiş uygun bir sözcük varsa, öncelikle bu öneri benimsenerek kullanımı pekiştirilmeli.
- Olabildiğince kolay anlaşılır ve kolay söylenir nitelikte, kolayca benimsenebilecek karşılıklar seçilmeli.
- Bir nesne ya da kavramın adı, genel dilde yaşayan bir sözcük olarak varsa, bu sözcük (olduğu gibi), bilimsel/teknik terim olarak benimsenmeli. Örn. kütük, damga, bellek böyle seçilmiş bilişim terimleridir; kimya terimleri olarak, asit kavramı için önerilen ekşit sözcüğü yerine doğrudan ekşi; klorhidrik asit yerine sulu klor ekşisi daha uygun olurdu.
- Türkçenin sözcük türetme olanaklarıyla en işlek ekleri kullanılmalı, en yeğni, doğrudan anlatım yeğlenmelidir. Bulunacak karşılık, Türkçenin sesbilgisi, anlambilgisi ve biçimbilgisine uymalı; güzel ve dolambaçsız (doğrudan) anlatım özelliği göstermeli. Örn. belgelendirme değil belgeleme, güncelleştirme değil günleme ya da hiç olmazsa güncelleme, olabilirlik değil olurluk.
- Bir terim ya da sözcük için belli bir anlama gelen birden çok karşılık kullanılmamalı. Örn. iletişim sözcüğüyle birlikte muhabere, haberleşme, komünikasyon, telekomünikasyon, telekom gibi sözcüklerin dilde, başka başka yerlerde eşanlamlı olarak kullanılması insanları şaşırtır, toplumda bilimsel düşüncenin gelişmesini engeller.
- Sözcüklerle birlikte, o sözcüğü içeren tamlamalar, benzer kavramlar, yakın anlamlı kavramlar, karşıt anlamlı kavramlar da ele alınıp bunların tümüne, tutarlı bir dizge içinde karşılıklar bulunmalı.
- Sözcük ve terimlerin günlük yaşamda kullanılan karşılıkları değil, bilişim alanındaki karşılıkları Bilişim Terimleri Sözlüğü'ne alınmalı.
- Karşılık aranırken bire bir çeviriden çok, nesne'yi, kavram'ı ya da işlev'i gösteren bir karşılık seçilmeli.
- Son kullanıcı amaçlanarak karşılık bulunmalı.
- Karşılık saptama sırasında üzerinde uzlaşılamayan öneriler bir süre ertelenmeli.
Yaşadığım birkaç olay
Bu konuda çalışacaklar için yol gösterici olabileceğini düşünerek, yaşadığım birkaç olaya aşağıda yer vermek istiyorum.
- DPT Elektronik Özel İhtisas Komisyonu üyesiyim. 1968'de elektronik endüstrisinin yokluğunda "gelecek yaratıcı planlama" diye bir kavramı Türkçe sözcüklerle, ama çekine çekine tartışıyorum. Üyelerden çoğu benden iki kat yaşlı. 5-6 ay sonra yaşlı başlı Komisyon Başkanı Süha Sayman (MKE) son toplantıyı kapatırken şöyle konuşuyor: "Hepinize teşekkür ederek son toplantıyı kapatıyorum. Bu arada bütün üyelerimizin dikkatini çeken bir konuyu da belirtmeden geçemeyeceğim. İlk toplantıda genç arkadaşımız Aydın Bey'in konuşmasını, kullandığı Türkçe sözcükler bakımından hepimiz çok yadırgamıştık. Biz bildiğimiz gibi konuşmayı sürdürdük. Ama birkaç ay sonra, birdenbire gördük ki, biz yaşlı üyeler, genç arkadaşımızın sözcükleriyle konuşmaya başlamışız. Kendisine teşekkür ediyor, bu özenli çabasının devamını diliyoruz."
- Ankara'da TBD 2. Ulusal Bilişim Kurultayı yapılıyor (1978). Birazdan bildirimi sunacağım. Prof. Dr. Nadir Yücel önderliğinde beş değerli profesör beni bir yana çekip bir dilekleri olduğunu, mesleğe verdiğim katkıları överek, sevecenlikle dile getiriyorlar: "Bak, yazılım, donanım, bilgi işlem dedin, ne güzel kullanıyoruz, sana teşekkür ediyoruz; ama bilgisayar diye diretiyorsun. Bu yanlış sözcüğü sen önerdin diye herkes kullanıyor, yine de on yıldır hâlâ yerleşmedi. Lütfen 'artık bu sözcüğü kullanmayacağım' diye açıklama yap... Üstelik bugün sunacağın metni Bildiriler kitabından okuduğumuzda gördük ki İng. bit için ikil, karakter için damga gibi yeni sözcükler öneriyorsun. Lütfen artık yeni sözcük üretmekten vazgeç. Bu mesleğe verdiğin büyük katkının saygınlığı için artık dur!"
Bu dileği, kurultaya katılanlara açıkladım. "Kitap basıldı ve ben ikil, damga gibi yeni önerilerimi artık yazıya geçirmiş bulunuyorum. Ancak bunlar benim kişisel önerilerim'dir, kimsenin bunları bir zorlama gibi görüp, tartışılıp görüşülmeden kullanmasını istemiyorum" dedim. Salon beni destekleyen alkışlarla dolup taştı. Bir hafta sonra öğrencilerin, bit, karakter, karakter dizgisi sözcüklerini kullanarak ders anlatan öğretmenlerine ikil, damga, damga dizgisi diye soru yönelttiklerini, çalışma arkadaşlarım bana anlattılar. Genel olarak Türkçe bilişim terimleri geliştirme çabamda beni her zaman desteklemiş olmalarına karşın, çalışma arkadaşlarım da bu sözcükleri beğenmemişlerdi; ama zaman içinde daha genç ve geldikleri çevre dolayısıyla anadili duyarlığı daha yüksek öğrencilerimizin yeğlemeleri doğrultusunda, zamanla onlar da bu sözcükleri, severek kullanır oldular.
- Bilgisayar sözcüğüne gelince, bu sözcüğün yerleşmeye yüz tutmasına karşın, birçoklarınca yanlış bulunduğuna tanık oluyordum. Tepkim şuydu: "Bir ulusun yaşamında 10-15 yıl çok kısa bir süre; bu sözcüğün önümüzdeki 10-15 yıl içinde iyice yerleşmesi için ben çabamı sürdüreceğim." Oysa uzun süre beklememiz gerekmedi. 1980'lerde kişisel bilgisayarın yaygınlaşmasıyla birlikte, bilgisayar sözcüğünü gündelik dilde kullananlar da çığ gibi çoğaldı. Öylesine ki yaşlı bir profesör, bir gün, bilgisayar sözcüğünün Türkçede öteden beri var olduğunu bile savundu. "Çatal, kaşık, bıçak gibi Türkçe bir sözcük mü?" diye sorduğumda da "evet aynen öyle" diye karşılık verdi.
- 1969'da önerdiğim bilgisayar sözcüğünü 1970'lerin ortalarında kendi iş çevremizde öylesine benimsemiş ve gündelik yaşamımızda öylesine doğal bir biçimde kullanır olmuştuk ki, Ankara'da Amerikalı meslektaşlarımızla yaptığım yoğun ve akıcı bir konuşma sırasında, bilgisayar'ın İngilizcesi neydi diye takıldığımı görüp kendim şaşırdım.
- 1970'te önerdiğim benzetim sözcüğü (Fr./İng. simulation) bilim ve öğretim çevrelerimizce çabucak benimsendi ve kullanılageldi. Başlangıçta, bu sözcüğü yalnızca bir kez benzetişim biçiminde yanlış kullanmış, anlamsal bakımdan kavramda dönüşlü/işteş çatıya gerek olmadığını görüp hemen düzeltmiştim. Buna karşın bu yanlış benzetişim sözcüğü de, bir gürültü ya da parazit gibi, zaman zaman kullanılageldi. Terim üretmenin ne denli büyük bir sorumluluk olduğunu, sözlüğe bakmadan yeni terimleri kullanıvermenin ne denli büyük sorunlar yaratabileceğini, bilim adamı, öğretmen, yazar, öğrenci ya da yurttaş olarak hepimiz bilmeliyiz.
Yazılım sözcüğünün (ABD'de "hardware" karşıtı bir jargon olarak 1960 dolaylarında kullanılmış olan İng. software sözcüğünü saymazsak), yeryüzünde herhangi bir ulusun kendi anadilinde kullandığı ilk ulusal terim olduğunu yıllar sonra anladım. 1966'da türetip kullanmaya başladığım yazılım'ı, bizden tam 8 yıl sonra 1974'te Fr. le logiciel, daha sonra da İt. i sistemi logici, İsp. el logical sözcükleri izlemişti.
- Bilişim sözcüğünü, Fr. informatique. İng. informatics, Alm. informatik, İt./İsp. informatica olarak adlandırılan bilim ve meslek alanının Türkçe adı olarak, 1970'te bilgi'nin akışkan, devingen durumunu ve bu akışkanlığı sağlayan bilişim dizgelerini tanımlamak üzere, dönüşlü/işteş çatıyı kullanarak bilmek eyleminden ad olarak türettim. Bilişmek sözcüğünün, Tunus'un bir deyişinde 700 yıl önce de kullanılmış olduğunu yıllarca sonra öğrendim. 2000'lere girerken bu sözcüğün bilgi ve iletişim sözcüklerinden kaynaştırma yoluyla türetildiğini savunanlarla karşılaşınca çok şaşırdığımı belirtmeliyim: Yanaşık ya da bitişken bir dil olan Türkçede, kaynaştırma yoluyla sözcük türetmenin örneği olmadığı gibi, bu sözde-kaynaştırma'da ilet kökü de yoktur.
1971 de Türkiye Bilişim Derneği 'nin (TBD) adında da yer verdiğimiz bu sözcük, daha o zaman, görüş ufkumuzda bilişim devrimini iyi algıladığımızın bir kanıtıdır. Bilişim terimlerini Türkçeleştirmemizin gerekçesi, 1968'de açıkladığımız "Bilişim teknikbilimini ulusal bir kalkınma aracı olarak kullanacağız" deyişimizde gizlidir. TBD'nin çalışmalarıyla, bu derneğin yayın organı Bilişim'in sürekliliğinin, Türkçe bilişim terimlerinin yaygınlaşmasında ve yerleşmesinde doğal olarak pek büyük katkısı olmuştur. Bu çalışmalarda omuz omuza veren bütün değerli meslektaşlarımın, işbirliği/işbölümü çizgisinde süregelen yurtsever, bilinçli ve özverili çabalarını burada övgüyle anıyorum.
- 1967'den başlayarak İngilizce-Türkçe bilgisayar çıktısı biçiminde düzenleyip meslek çevreme dağıttığım, 1971'de ise yayınlamaya başladığ��m (7) Türkçe Bilişim Terimleri'nin ayrı bir sözlük olarak Türk Dil Kurumu'nca basılması, bu terimlerin ulusal düzeyde benimsenip yerleşmeye başlamasından en az on yıl sonra gerçekleşmiştir. (8) Böylece, kesinlikle ivecen olmayan bu kişisel arayışımı, bir öneriler oluşturma çabası olarak toplumun beğenisine sunmuş olmama karşın, on yıl gecikmeli bu sözlük, kendi kurduğum ve başında bulunduğum HÜ-BBM Bölümü öğretim üyelerince bile, eksik ve yetersiz bulunmuş, henüz basılmaması gereken bir çalışma olarak eleştirilmiştir. (9)
Buna karşılık sözlük hemen tükenmiş ve burada önerilen sözcükler ve tanımlar, daha sonra Türkiye'de yayınlanan birçok bilişim sözlüğünde, çoğu zaman kaynak gösterilmeden aynen alıntılanmıştır.
- 1990'lara girerken, IBM, yazılım ürünlerini dünyada İngilizce, İspanyolca, Fransızca, İtalyanca ve Almanca ile birlikte Türkçe olarak da pazarlamaya karar verdikten sonra, IBM Sözlüğü'ndeki yaklaşık 12 bin terime Türkçe karşılıklar önermemi istediğinde, bu güç işi, kaçınamayacağım bir görev saydım. Başlangıçta elimde 2.500 dolayında Türkçe terim vardı. Türkçenin işlekliği öylesine eşsiz ki, 75 günde bitirdiğim çalışmada ortaya çıkan sonuç beni bile şaşırttı; bilim ve teknik dili olarak Türkçeye olan güvenim bir kat daha pekişti. (10)
- Türk Dil Kurumu beni 1975'te üye, 1980'de de yönetim kurulu üyesi ve terim kolu başkanı seçti. 1983'e değin çeşitli bilim alanlarındaki Türkçe terim önerilerini kapsayan 102 sözlüğün Kurum'ca basıldığını saptadık. Bu sözlükleri bilgisayar ortamında tek bir veri tabanında bütünleştirme çalışmasını sürdürürken, 12 Eylül 1980'de yönetime el koyan Kenan Evren Paşa ve arkadaşları, kimi profesörlere listeler hazırlatarak, olanak, olasılık vb. gibi Türkçe yeni sözcükleri yasakladılar. Sonra da 1983'te "babayla oğlun anlaşmasını engelleyip Türk ulusunu yok etmeye çalıştığını" öne sürerek, Atatürk'ün kişisel kalıtını bırakacağı bir dernek olarak kurduğu Türk Dil Kurumu'nu, Türk Tarih Kurumu'nu kapatarak, bunların yerine bir devlet dairesi kurdular.
- Kapatılan Türk Dil Kurumu'nun eski üyeleri, 1987'de Dil Derneği'ni kurduk. Ankara Valiliği "dil işine bakan bir devlet dairesi varken, sakıncalı bir dernek kurduğumuz için tutuklanmamız" isteğiyle suç duyurusunda bulundu. Savcılıktaki savunmam şu doğrultudaydı: "Ben dilci değilim, elektronik mühendisiyim. Gençliğimde bilgisayar işine girdim. Terimler İngilizce olduğundan adamlarımla Türkçe konuşamıyor, anlaşamıyordum. Bu yüzden bilişim, bilgi işlem ve bilgisayar teknikbilimiyle ilgili kavramlara, dili bozmak gibi hiçbir kötü isteğim olmadan, anadilimin köklerinden türettiğim Türkçe adlar koydum. Böylece işimizi yapmayı başardık. Bugün bilgisayar, yazılım, bilişim gibi binlerce sözcük dolayısıyla herkes birbirini anlıyor; computer, software, informatique dediğimizde kimseyle anlaşamıyorduk... Üstelik ben bir dernek olan Galatasaray Spor Kulübü'nün de üyesi, eski bir sporcuyum. Devletin Spor Bakanlığı var diye yurttaşlar bu spor derneklerini kurmasalar, insanlar nasıl spor yapacaklardı?" Sağduyulu, bağımsız bir yargı adamı olan Savcı, aralarında ozanlar, yazarlar, bilim insanları da bulunan Dil Derneği'nin 34 kurucu üyesini, "siz ulusumuz için sakıncalı değil, çok yararlı bir iş yapıyorsunuz, sağ olun, var olun" diye onurlandırarak özgür bıraktı.
Sonuç
Türkçenin ek ve köklerinden Türkçe bilişim terimleri ve bu yeni bilim ve teknikbilim dalında tutarlı bir Türkçe terimbilim yaratma doğrultusunda sürdürdüğüm 35 yıllık deneme'de vardığım sonuçlar şunlardır:
- Bilim ve teknikbilimle uğraşmak isteyen bir toplumun, kendi anadilinin sözlerinden türeteceği terimlerle bu işte başarı kazanabileceği varsayımı doğrulanmıştır. Burada başarının bir rastlantı sonucu ya da yetenek nedeniyle değil, doğru ilke ve yaklaşımlar benimsendiği için ve başka uluslardan ve geçmişten çıkarılan deneyim ve öğrenceler değerlendirildiği için elde edildiğini özellikle vurgulamak gerekiyor.
- Elde edilen başarı, nesnel birtakım gözlemlerle kanıtlanmıştır. Birçoklarının haksızca uydurma diye karaladıktan terim niteliğindeki bu sözcükleri, genel dilde bugün bütün halkımız anlıyor. Bakkal, kasap, avukat, yargıç, ilkokul öğrencisi, şoför, kapıcı ya da öğretmen herkes iletişim, bilgisayar, bilgi işlem, yazılım diyor; demek ki bu sözcükler dilimize, ekinimize, bize ne güzel uymuş! Bu sözcükleri kullanarak, kendi öğretim üyelerimizi ve onların eliyle mühendislerimizi, Türkçe derslerle ve bu sözcüklerle yazılmış Türkçe ders notlarıyla yetiştirdik. Şubat 1974'te HÜ'de Bilgisayar Bilimleri Mühendisliği alanında ilk doktora programını bu sözcüklerle başlattık. Yetiştirdiğimiz 8 doktorla 1977''de öğrenci alıp, ilk Bilgisayar Bilimleri Mühendislerimizi (Bs. Müh.) 1981'de mezun ettik.
Şimdi 2000'de 29 üniversitemizde Bs. Müh. diploması veriliyor. Yalnızca Türkçe yapılan eğitimle yetiştirdiğimiz gençler, Türkiye'de ve yeryüzünün en gelişkin bölgelerinde, endüstride mühendis olarak ya da öğretimde doktora öğrencisi olarak olağanüstü başarılar kazandılar; nice kutlamalar aldık. Bankacılıkta, dokumacılıkta, turizmde, döküm endüstrisinde kazandığımız ulusal başarıların altyapısını oluşturan bir itici güç olarak bilişimi, Türkiye'nin kalkınmasında en büyük bir verimlilik aracı gibi kullanmayı şimdiden başardık. Başarı için bundan iyi ölçüt olur mu? Bu verimlilik sürecinin büyüyerek yaygınlaşacağından kuşku duymuyoruz.
- Kendi anadiliyle bilim ve teknikbilimle uğraşmak isteyen bir toplumda, anadilinin sözlerinden türetilmiş bilimsel/teknik terim niteliğindeki sözcüklerin (dolayısıyla kavramların) halkın genel dilinde de kolayca kullanılmaya başlamasıyla, bilim ve teknikbilimin halktan kopuk, erişilmez "yüce" bir kavram olarak algılanmak yerine, halkın malı olan, herkesin kullandığı, somut birer uygarlık aracı olarak yaygınlaştığı, Türkiye'de de gözlenmiştir.
- Türkçenin eksiksiz bir bilim ve öğretim dili olarak gelişebileceği ve başarıyla kullanılabileceği varsayımı doğrulanmıştır. Türkçe bilişim terimleri denememizin, öteki bilim alanlarında da özendirici bir örnek olarak gelecekte izleneceğini umuyorum. Burada en büyük sorunumuz, içine düştüğümüz yabancı dille öğretim tuzağı'dır. Yabancı dille öğretim yapan kuruluşlarımızdaki öğretmenlerimizin çoğunluğu da içeride, öğretimdeki niteliksizlik sorunumuzun çözümü için, seksenin üzerinde sivil toplum örgütü, Öğretmen Dünyası Dergisi'nin öncülüğünde, 1999-2000 döneminde bir kampanya açmış bulunmaktadır. (11) Niteliksiz eğitim koşullarında çocuklarının iyi bir öğretim göremediğini saptayan ana-babaların, her türlü özveriyi göze alarak yol açtıkları yabancı dille öğretim çığırı, tıpkı kentleşme altyapısını kuramayan ülkemizde, yurttaşların bu sorunu gecekondu bölgeleri üreterek çözmek istemeleri gibi, aykırı bir sözde çözüm'e yol açmıştır. Eğitimdeki niteliksizliği gidermek amacını güden bu gecekondu çözüm 'ü yarattıkları için ana-babaları suçlayamayız. Hem çocuklarımızı iyice eğitimsiz bırakmak, hem de Türkçenin bilim ve öğretim dili olarak daha uzun süre gelişmesini engellemek anlamına gelen ve kanserleşme eğilimi gösteren bu yabancı dille öğretim sorununu ivedi olarak çözme sorumluluğu Türkiye'yi yönetenlerin omuzlarındadır. Bu tür gecekondu çözüm'lerle zaman yitiren Türk toplumunda, bütün bilim ve teknikbilim alanları, önderlik yapacak usta öğretmenlerini, yazarlarını ve uygulayıcılarını bekliyor. Böylesine saydam ve düzenli, böylesine işlek ve güçlü bir anadili olan bir ulusun bunu uygarlık yolunda kullanamayacağını düşünmek olanaklı değildir!
- Türkiye Türkçesi'ni de aşan bir bütünlük içinde, Azerice, Türkmence, Özbekçe, Kazakça, Tatarca, Başkırtça, Uygurca gibi Türk dilleri için ortak terim sözlükleri üretmek üzere bir girişim Kazakistan'ın Türkistan (eski Yesi) kentindeki Hoca Ahmet Yesevi Uluslararası Türk-Kazak Üniversitesi'nde bu amaçla oluşturulan bir komisyon eliyle başlatılmış, 1998 öncesinde tarih, ekonomi ve siyasa alanlarında Türkçe ve Rusça terimleri de içeren üç ortak sözlük yayınlanmıştı. Benzer bir Türk Dilleri Ortak Sözlüğü'nün bilişim alanında da yayınlanması öngörülmüştü.
Türk Dilleri ortak terim çalışmalarında benimsenmesi gereken ilke ve yaklaşımlar konusunda iki aylık bir çalışma için Hoca Ahmet Yesevi Üniversitesi'ne çağrılan, fakat ancak bir haftalık bir çalışma için zaman ayırabilen bu satırların yazarı, bu katkının yanı sıra Türkçe Bilişim Terimleri Sözlüğü'nü de, anılan Türk dillerindeki sözcüklerle eşleştirme çalışmalarının başlatılması amacıyla ilgililere sunmuştur.
... ve bir fantezi
Bu denemeyi bitirirken, Türk Dilleri Ortak Terim çalışmalarına katılmak üzere Mayıs 1997'de İstanbul'dan Taşkent'e uçarken yaşadığım bir fanteziyi, Bilim ve Ütopya'nın adına uygun düşecek biçimde, okurlarımla paylaşmakta sakınca görmüyorum: Aradan 20-30 yıl geçmiş, yaşlanmayı başarabilmişim. Buenos Aires uçağında, yanımda Eskimo'ya benzer bir yolcu var. "Ben Yakut'um, Sibirya'nın Kuzey Doğu ucunda Yakutsk Üniversitesi'nde bilgisayar profesörüyüm, yazılım öğretiyorum" diyor. "Yakutça Türk dillerindendir, bilgisayar, yazılım nasıl dersiniz?" diye sorunca "Biz Yakutçada bilgisayar deriz, jazılım deriz" diye karşılıyor. "Ben Türküm, biz de j yerine y ile yazılım deriz" diyorum. Bildiğini söylüyor. Yarı düş yarı uyku, tatlı bir gevşeklik içindeyken yerimde birden dikildim... "İster misin" dedim, kendi kendime, "30-40 yaşlarımın yaşam sevincini oluşturan Türkçe bilişim terimleri, Asya'nın uçsuz bucaksız orta ve kuzey bölgelerine yayılmış ve bilim dili kimliği kazanmış bütün Türk dillerindeki ortak sözcüklerle yaşlılığımın da yaşam sevincini oluştursun?"
DİPNOTLAR
1) Dil ile Ekin, Aydın Köksal, Türk Dil Kurumu Yayınlan, Ankara 1980, s.141-159.
2) "Bilim ve Öğretim Dillerinden Birkaç Örnek", Yabancı Dille Öğretim: Türkiye'nin Büyük Yanılgısı, Aydın Köksal, Öğretmen Dünyası, Ankara, 2000, s. 103-109.
3) "Bilim ve Öğretim Dili Olarak Türkçenin Gelişmesi", a.g.y., s. 138-144.
4) Bilgisayar ortamına aktarılmış Türkçe sözcük gömüsünde 6.496 kök ve 253 ek biçimbirim bulunmaktadır. Bkz. (a) A First Approach to A Computerized Model for the Automatic Morphological Analysis of Turkish,Aydın Koksal, Doktora Tezi, Hacettepe Üniversitesi, 1975; (b) "Türkçenin Özdevimli Biçimbilgisi Çözümlemesi", Bilişim 78, Bildiriler, TBD 2. Ulusal Bilişim Kurultayı, TBD, Ankara, 1978, s.148-165.
5) Lectures on the Science of Language I, F. M. Müller, 1891, yeni bas. 1899, s.421'den aktaran A. Dilâçar, Türk Diline Genel Bir Bakış, Türk Dil Kurumu, 1964, s.39-40.
6) Artıklık (Fr. redondance, İng. redundancy) iki sözcüğü birbirinden ayırmada tek bir küçük ayrıma güvenmemek gerektiğini belirten kuraldır. Örn. Türkçede karşıt anlam taşıyan ayrı ve aynı sözcükleri sözlü ve yazılı dilde kolayca karışabiliyor (çünkü artıklık yok), oysa ayrı ve özdeş sözcükleri hiçbir biçimde birbirine karışmaz.
7) (a) Aydın Koksal, "Türkçe Bilişim Sözleri", Elektrik Mühendisliği, Ağustos-Eylül 1971, Bilişim Özel Sayısı, s.61-68. (b) Aydın Koksal, Bilişim Terimleri ve Öneriler Kılavuzu, Türkiye Bilişim Derneği Yayınlan, sayı 5, Ankara, 1978.
8) Aydın Koksal, Bilişim Terimleri Sözlüğü, Türk Dil Kurumu Yayınlan: 476, Ankara, 1981.
9) Bu eleştirilerde başı çeken Dr. Murat Taylı'ya (şimdi Prof.), Türk Dil Kurumu adına yapıtı inceleyip yanlışları rapor etme görevi, ya-zarın önerisi üzerine verilmiştir. HÜ'deki çalışma arkadaşlarım, genel olarak bütün işlerimizde olduğu gibi, Türkçe bilişim terimleri geliştirme çabamızda da, bana her zaman destek olmuşlardır. Her birine olan gönül borcumu burada
dile getirmek isterim. Onların uzun soluklu yardım, destek ve özendirmeleri olmasaydı, bilişim mesleğinde el birliğiyle başardığımız işlerden hiçbirinin üstesinden gelemezdik.
10) IBM, Dictionary of Computing, Information Processing, Personal Computing, Telecommunications, Office Systems, IBM-specific Terms; Eigth Edition, IBM Corporation, Poughkeepsie, New York, 1987. IBM kendi iç kullanımı için yaptırdığı bu çalışmayı Türkiye'de yayınlamadı. 12.000 terimin doğal olarak birçoğu IBM'nin kendi ürünleriyle ilgili özel kavramların adları olmakla birlikte, bu sözlükte yer alan 8-10 bin kavramın Türkçe karşılığının yayınlanması yararlı olurdu.
11) Bu kampanyayı desteklemek üzere benden bu konuyu ayrıntılı biçimde inceleyen bir kitap yazmam istendi: Yabancı Dille Öğretim: Türkiye'nin Büyük Yanılgısı, Aydın Koksal, Öğretmen Dünyası, Ankara, Mayıs 2000 (213 s.). Kitap Öğretmen Dünyası, Sakarya caddesi, SSK İşhanı, A Blok, 8. kat, No. 511-512, Kızılay/Ankara (tel: 312-433 12 83) adresinden edinilebilir.
Kaynak: Köksal, Aydın., "Türkçe bilim sözleri: bir deneyim", Bilim ve Ütopya Dergisi, Şubat 2001, syf. 14-21
Alıntı referansı: Köksal, Aydın., "Türkçe Bilim Sözleri; Bir Deneyim", /sayfa/Aydin_Koksal-Turkce_Bilim_Sozleri.html , Temmuz 2007
Şimdi bir de ilgili bu yazıya bakmanızı öneririm:
Türkçe DüşünebilmekAydın Köksal
Bu yazıdan neden arkadaşlarınız da yararlanmasın ki!...
vvvvvvvv Beğen'e tıklayın ki haberleri olsun ;)
Takip edilmekten korkmuyoruz!.. Takip için tıklayın: twitter.com/bilimbilmek
Anahtar sözcükler: Türkçe bilim, Terim Sorunu, bilişim terimleri, Türkçe, türkçeyi zenginleştirme, aydın köksal, tdk, türk dil kurumu
Benzer Yazılar
- Türkçe Düşünebilmek
- Prof. Dr. Aydın Köksal'la Türkçe'de Terim Sorunu Üzerine Bir Söyleşi
- Türkiye Türkçesinde Bilim Dili ve Terim Sorunu
- Bilişimde Özenli Türkçe
- İngilizce'den Türkçe'ye Çeviri Yapan Programlar ve İnsan Çevirisi Karşılaştırması
- Bilimsel Yayınlarımız, Türkçe Olarak Yurt İçinde Yayınlanmalı
Aydın Köksal'ın Makalelerinden Bir Örnek
Referans bilgisi: "Türkçe Bilim Sözleri; Bir Deneyim", 2007 , Bilim Bilmek sitesi, /tr/turkce-bilim-sozleri-bir-deneyim.html
Bu sayfayı Facebook'ta paylaşın.
Bu sayfayı Twitter'da paylaşın.