Sözümüz Var! - Van Üniversitesi - Prof Dr Zühre Şentürk'ten Duyuru


Prof Dr Zühre Şentürk

SÖZÜMÜZ VAR!

Yazıma başladığımda 16 Kasım 2005, Çarşambaydı. Yani Van'a gelişimin altıncı yıldönümü. Biraz önce Rektörümüz Yücel Aşkın'ın yargılanmasına ilişkin Van Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianame basında açıklandı. 1999 yılında bu tarih pazartesi gününe denk düşüyordu. Ankara'dan gelip tarifi güç bir heyecanla görevime başladığım o pazartesi aklımın ucundan bile geçmezdi tam altı yıl sonrasında böyle bir mektubu kaleme alacağım.

Hep deriz ya yaşam! Ama o pazartesi yaşamın bu denli acımasız, bu denli insanın kanını donduracak, isyan ettirecek yüzünün de olabileceğini düşünemezdim hiç şüphesiz.

Ben rektörümüz Yücel Aşkın'ı 15 yıldan bu yana tanıyorum. Onunla ilk tanışmamız akademik ortamda olmadı. Kendisinin kurduğu ve başkanlığını yaptığı bir doğa sporları kulübünün üyesi olarak dağlarda gezerken tanıdım kendisini. Bu ortamda tanışmanın ne demek olduğunu ancak bu ortamı soluyanlar anlayabilir. Çıkarsız, art niyetsiz, paylaşımcı, sevgi yüklü, inançlı, heyecan dolu bir birlikteliktir doğa arkadaşlığı. Doğa tutkusu olanlar bir tuhaf insanlardır. Öylesine tuhaflıktır ki bu; rahatınızı, düzeninizi, hele bir de gerçek bir sanatsever iseniz büyük kentin size tanıdığı olanakları bile bir çırpıda iteleyip kalkar bir idealle, bir coşkuyla Türkiye'nin en doğusuna geliverirsiniz. Türkiye'nin en doğusundaki üniversitesine. Buna herkes kolayına cesaret edemez ama edeni de işte böyle yaparlar.

Sayın Aşkın, rektör olduktan kısa bir süre sonra Ankara'ya gelerek bana Van'da birlikte çalışmayı teklif etti. Oysa ben Ankara'da bir Üniversite değişikliği yapmıştım. Doğal olarak yeni mekanımda akademik anlamda yapmam gereken çok şey vardı. O gün bana Van'a ve Üniversitesine dair düşünden söz etti; bu düş, uzun zamandır kendi içinde yaşamını sürdürmeye bırakılmış olan bu Üniversitenin çağdaş bir yaşam dinamiği içinde Doğu Anadolu'ya ve hatta Türkiye'ye bilim, kültür ve sanat alanında öncülük edebilecek düzeye ulaşması üzerineydi. Çünkü Sayın Aşkın, bu yörenin zengin bir bilim ve kültür mirasına sahip olduğunun bilincindeydi herkesten fazla.

"Orada da çok doğru insanlar var ve onlarla el ele vererek bunu başarmak zorundayız. Doğunun sana daha fazla gereksinimi var, akşama yanıtını bekliyorum" diyerek yanımdan ayrıldı. Ben akşama bile kalmadan kendisini aradım ve "tamam hocam, geliyorum" dedim. Üstelik de bu yanıtı verirken ne Van'daki Üniversiteye dair yeterli bir bilgim vardı, ne nerede kalacağıma, ne de ne kadar maaş alacağıma dair. Ama bir tek şeyi çok iyi biliyordum; Yücel Aşkın'ın doğru adına başarma hırsını, hiç pes etmeyen mücadeleci ruhunu, herkesin kolayına sahip olamayacağı yüksek öngörüsünü, insanı insan yapan aklı kullanma gücünü ama en önemlisi yurdunun her köşesine olan sevdasını ve Atatürk devrimlerine bağlılığını.

Çevresine öyle bir inanç yüklerdi ki en olmazı bile oldurabileceğinizi hissederdiniz. İşte bu inançla başladım Van'daki yaşantıma 1999 Kasımı'nda. Ama altı yıl sonra aynı gün basından öğrendiğimize göre Rektörümüzün ilgili iddianamede 2000 yılın üzerinde hapsi isteniyor. Dahası Üniversitemizin akademik ve idari dokuz üyesi için de sanık olarak yargılanma kararı çıkmış.

Kim bunlar?

Ayşe Yüksel Hocam; kendisini yurduna, yurdunun yarınları olan gençlerine adamış idealist ve yürekli bir Cumhuriyet kadını.

Hasan Ceylan Hocam; Üniversite'nin kuruluşundan beri zor koşullarda karşılık beklemeden hizmet vermiş, en önemli özelliklerinin başında hiç şüphesiz ki dürüstlüğü gelen gerçek bir öğretmen.

Bir diğeri, çağdaş ve laik çizgiden asla ödün vermeyen, gözü pek Fırat Cengiz.

Bir başkası, kurallara son derece uyumlu çalışması ile tanınan genç bir profesör, Işık Tepe. Yani Üniversitemizin rektör yardımcıları, dekanı ve genel sekreteri.

Sonrası da var; kendilerini düşündüğümde ruhlarının aydınlığı ve güzelliği ile hep içimi titreten bir çift, Şükran-Salih Yurtkuran ile çalışma arkadaşları Bilent Şahin ve Saffet Kara. Onlar da Üniversitemizin idari kadrodaki en çalışkan ve özverili bireyleri.

Bu dokuz sanık içerisinde bir de Enver Arpalı vardı, genel sekreter yardımcımız. Sayın Arpalı'yı iyi de tanırdım. Onun ne denli duyarlı, ne denli ince eleyip sık dokuyan, ne denli dürüst, ne denli onurlu olduğunu da çok iyi bilirdim. Ama artık o sanık olarak yargılanamayacak.

Altı yıl önce Van'a gelirken işimizin çok kolay olmadığını biliyordum ama bu kadarını asla. Yazımı tamamlarken tarih, 24 Kasım oldu. Yani Öğretmenler Günü. Bu gün tarif edilemez bir acı içerisinde yüreğim sızlıyor; üniversitem adına, öğrencilerim adına, ülkemin yarınları adına. Ancak bir şeyden çok eminim; yaşamını bu ülkeye hizmet için ortaya koyabilecek yurtseverler hep varolacaktır; her ne pahasına olursa olsun.

Yazımı sevgili öğrencilerime seslenerek bitirmek istiyorum. Bizler, aynı ilke doğrultusunda yürüyenler, hiç şüpheniz olmasın sizler için, yarınlarımız içinyolumuza duraklamadan devam edeceğiz. Bunun için Mustafa Kemal Atatürk'e sözümüz var!

Prof. Dr. Zühre ŞENTÜRK

Yüzüncü Yıl Üniversitesi
Güzel Sanatlar Fakültesi Dekanı
Fen-Edebiyat Fakültesi Kimya Bölümü Öğretim Üyesi

Şimdi bir de ilgili bu yazıya bakmanızı öneririm:

Bilim İçin Siyaset - 03 : Önümüzü Kesenleri Tanıyalım - 1


Bu yazıdan neden arkadaşlarınız da yararlanmasın ki!...
vvvvvvvv   Beğen'e tıklayın ki haberleri olsun   ;)


Takip edilmekten korkmuyoruz!.. Takip için tıklayın: twitter.com/bilimbilmek

Anahtar sözcükler: bilim, bilim teknik, Sözümüz Var!, Van Üniversitesi, Prof Dr Zühre Şentürk'ten Duyuru

Benzer Yazılar


Sevebileceğiniz Başka Makalelerden Birkaçı


Referans bilgisi: "Sözümüz Var! - Van Üniversitesi - Prof Dr Zühre Şentürk'ten Duyuru", 2000 , Bilim Bilmek sitesi, /tr/sozumuz-var-van-universitesi-prof-dr-zuhre-senturk-ten-duyuru.html


 Bu sayfayı Facebook'ta paylaşın.

 Bu sayfayı Twitter'da paylaşın.

 Bu yazıyı Oyyla.com'da tanıtmak için tıklayın.


0.312545

^.